Kafamı yorganımın altına sokmuş telefonumla oynarken çalan kapımla yorganı üzerimden çekip kimin geldiğine baktım. Kombiyi açmadıkları için soğuktan donmamak adına yorgan bir numaralı ısıtıcım olmuştu bu soğukta. Bu yüzden nereye gitsem kıyafetim gibi bedenime sararak yorganımı da yanımda götürüyordum.
Kapımın çalınmış olması az çok şaşırtmıştı beni. Genelde çalmayı bırak, seslenmezlerdi bile. Galiba aileme yaptığım 'artık kapımı çalmadan girmeyin' diye çığırdığım tatlı uyarımı dinlemiş olmalıydılar sonunda.
Annem odama girip yatağımın üstüne oturdu. Hafif balık etli bir kadındı.
"Enes'im, uyumuyordun değil mi?" Annemin uzun süre sonra çirkef halini görmediğim için benden isteyeceği birşey olduğunu anlamıştım hemen.Derin bir nefes aldım, ama tıkanan burnum yüzünden nefesim götüme kaçarken bir iki defa öksürdüm.
Fakirliğin gözü kör olsun. Galiba ölümümün sebebi donarak ölmek olacaktı. Annem içi giderek baktı bana. Evde olmasına rağmen kafasına taktığı kalın yazma onun beresi gibiydi.
"Ne oldu anne?" Çekiniyor gibiydi. Ne diyeceğini beklerken annem söze başladı: "Oğlum biliyorsun durumumuzu, baban hapise girdi diye sigortası gitti. Artık iş bulamıyor, ben desen baban tek başıma işe gitmeme izin vermiyor. Sen de okulun yüzünden gitmiyordun. Şimdi lisen bitti. Üniversiteye gideceksin. Ama düzgün bir gelirimiz de yok. Babanla konuştuk, beş bilemedin altı ay fındık toplamaya Ordu'ya gidelim. Ne dersin yavrum? Hem tüm aile orada olacak, kimsenin gözü arkada kalmaz. Ne yapacağımzı görürüz, gözümüz üstünde olur. Paramızı biriktirir gene evimize geliriz. Hem ha bu evde donacağımıza orada emeğimizle paramızı toplarız ne güzel."
Annemin bana sorması hiçbir şeyi değiştirecek değildi. Hayır dersem planından dönmeyeceğini biliyordum. Onlar çoktan konuşmuş planlarını yapmışlardı. Bir tek onayımı bekliyordu. Ama onayımı almasa çirkef modunu açar zorla alırdı onayı.
Ah çektim. Bu üşengeçlikle soğuk ayazda fındık mı toplayacaktık bir de?..
Daha önce annem gençliğinde ailesiyle hep gittiğinden bahsederdi mevsimlik işçi olarak. Babamla evlendikten sonra bir daha gitmemişti tabii. Ben ise hiç gitmediğim için fındık nasıl toplanılıyor onu bile bilmiyordum.
Ablam olsaydı inadıyla bunu kabul etmez başka çözüm yolları bulurdu. Ama ablam evliydi artık. Keşke ben de onun kadar sözümü geçirebilseydim aileme.
"Anne ya sen yaşlısın, babam yaşlı. İkiniz zorlanırsınız bu soğukta. Ben okulumu dondurur çalışırım. Bir şekilde idare ederiz. Bu fındık işi nereden çıktı Allah aşkına ya?"
"Oğlum sen çalışsan bile bu babanın edindiği borçları zor ödersin. Borçları ödemeye çalışırken aç mı kalalım istiyorsun? Sadece 5 ya da 6 çalışır evimize geliriz gene. Parası da iyidir. Hadi kabul et, ölüme gitmeyeceğiz ya."
İç çektim. Ben düşünürken annem yine pazarcı modunu açmış, beni ikna etme çabalarına girişmişti. "Hem orada yaşıtların çok oluyor. Eğlenceli tipler var. Eğlenir, arkadaş edinirsin. Zaten savaşa gitmeyeceksin ya. Altı üstü fındıkları toplar önündeki keseye atarsın. Ben hep giderdim senin yaşındayken. Zor da değil ayrıca. "
"Ya anne evet desem neye yarar hayır desem neye yarar. Zaten kendi bildiğinizi okumayacak mısınız yine? Belli karar vermişsiniz ikiniz. Sanki kabul etmesem zorla kolumdan tutup götürmeyecekmiş gibi davranma."
Sinirim bozulmuştu. Babamın düzgünce iş yapmayıp yasal olmayan şekilde birkaç kuruş fazladan para için düzenli işinden kovulup hapse düşmesinden sonra lise zamanında yarı zamanlı çalıştığım çok olmuştu. Şimdi de hapisten çıkmış borçlarıyla uğraşıyordu. Borçları yüzünden şimdi de tarla işlerine gidecektik.
Aldığımız paranın da düzgün bir yere gideceğine olan inancım pek yoktu. Babam, akrabaların annemin durumu yüzünden gizliden gizliye verdiği parayı öğrendikten sonra yaygara çıkarıp zorla annemin üç kuruşuna göz diker elinden alırdı. Çalıştığım dönemlerde iki yıl girdiği hapisten çıktığı an paramı istemesi de ayrı sinir bozucuydu.
Şimdi de benden amelelik yapmamı bekliyordu. Bu işi yapmak o kadar zoruma gitmese de çalıştığım paranın yüzünü bile görmeyecek olmaktı benim ağrıma giden.
"Enes'im gittiğinde pişman olmayacaksın emin ol. Kabul ediyor musun onu söyle?" Sadece kafamı salladım gönülsüzce. Annem kendini tebessüm etmeye zorlayarak: "O zaman beş gün sonra yola çıkıyoruz. Akrabalarla konuştum. İşi hallettiler. Orada bize yetecek bir yayla evinde kalacağız." Tahmin etmiştim zaten, kabul etmemi bile beklemeden işini halletmişti.
"Tamam anne uyuyacağım ben, çıkmadan önce kapıyı kapat tamam mı?" Dedim ve yan yatıp kafamı indirdim. Annem saçlarımı hafifçe okşadı. Oturduğu için çökmüş olan yatağımda kalkıp çıktı odadan.
Yalan söylememiştim, gerçekten uykum olduğu için dalgalı saçlarımı yatağa sürttüp biraz daha karışmasını sağladım. Yatakta rahat bir pozisyon bulup uyumaya çalıştım. Düşünmeyecek, kafamı yormayacaktım. Çok hızlı uyuma özelliğim olduğu için kafamı indirdikten bi yarım dakika sonra uykuya dalmıştım bile.
Bölüm sonu
İlk bölüm olduğu için kısa tuttum. Bölümler olaylara göre uzar zaten
Umarım begenmişsinzidir
Yazım hatası yahut noktalama hatası varsa görmezden gelmeye çalışıp o hatayı kendiniz duzeltebilrisiniz
Keyifli okumalar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fındık Tarlası
General FictionAilesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.