Keyifli okumalar.
Bölüm şarkısı ~Selda Bağcan- Adaletin bu mu dünya.
abababavavavabn şaka şaka
2 k yazdım bi daha kısa demeyin bozuşuruz.
Kaç gündür belanın içine bulaşmış şekilde başımdan eksik olmayan olaylar yüzünden daha soluklanmadan başka bir olayın gelip götüme giriş şekli, artık Allah'ın beni sevmediğine dair şüphe tohumları dikmişti zihnime. Ya da bir numaralı temiz, saf kulu olduğum için beni erken cennet-i alemine almak istediğini de düşünmüyor değildim şuan.
Sonuçta üstüme doğrultulmuş bu silah
birkaç saniye sonra beni bu dünyadan silebilirdi. Ulan kendimi filmlerde her zaman belaya bulaşan ve asla ölmeyen aptal karakter gibi hissediyordum.Ama şimdi ölümüm hazin şekilde gerçekleşecekti. Buna engel olmasam tabi. Silaha kafa atarak mı engel olacağım bilmiyordum ama engel olacaktım işte. Kendimi savunup bu piçin asıl suçlu olduğunu bana inanmayan o dümbelek mafyalara gösterecektim.
"Bak tek çare beni öldürmen mi ya? Ağzım sıkıdır, söylemem kimseye ama şu silahı çeksen mi artık?" Tedirgin sesimle konuştum, çaktırmamaya çalışarak yerimden usulca kalkmaya yeltenirken.
"Hadi ya?" Alayla kaşlarını yukarı doğru kıvırmış, dudağı tek yönlü yukarıya çıkmıştı. Böyle yaptığında çarpılmış gibi duran suratına dudaklarımı bastırdım bir birine.
"Tamam da o kadar kişi varken neden benim ismimi verdin, günah keçisi ilan ettin ki?" dedim kaçamak bakışlar atarak yavaş yavaş ayağa kalktığımda. Maksat biraz konuşturmak ve silahın menzilinden kurtulmaktı.
Yoksa Pars'ın o kadar güvendiği adamlarının arasından benim ismimi vermemesi hata olurdu, farkındaydım.
Kalktığımın farkında olsa da elinde silah olduğu için bir nevi asıl güç onun elinde olduğundan bir şey demeden, konuştu düz tavrıyla; "Parasını kaçıran birine suçu atmasam, asıl aptallığı ben yapmış olmaz mıyım çocuk?"
Tahmin ettiğim gibi bir cevap verdi. Kafamı salladım ve onu oyalayacak başka bir şey bulmaya çalıştım. Tabii kafama menzil almış silah yüzünden gerginliğim tavan olduğu için düşünmek şuan benim için bayağı zordu.
"Şimdi son sözün yoksa, görüşmek üzere." Elindeki silahı ustaca yüzüme doğru kaldırıp kabzasından tutarak sürgüsünü çekti.
Gözlerim korku ve heyecan karışımı irileştiği için aklıma takılan fikirle hemen Çınar'ın arkasına baktım.
"Pars! Görüyorsun değil mi bu adam asıl suçlu!" Diye sesimi yükselterek Çınar'ın arkasına doğru bağırdım.
Gözleri hemen arkaya kaydığında zaferle sırıtarak yerimden hızla koştuğum gibi Çınar piçinin üstüne doğru atladım.
Benden neredeyse birkaç santim uzun olan adama kolumla boynuna var gücümle sarılarak sıktım boğazını, geri geri yürümeye çalışarak. Diğer elimle de silahın ucundan tutarak biraz zor da olsa gaflete düştüğü için silahın elime geçmesini sağladım.
Elime geçen silahla kolumu ısıran Çınar bir olduğunda siyah botuyla karnıma doğru sert bir tekme attı. Silah tutan elim refleksle karnıma doğru gitti ben acıyla inlerken. Kendime gelemeden suratıma yediğim yumrukla silahı kaldırarak titreyen elimle ona doğru tuttum.
"Sakın yaklaşma!" Sesimi yükselterek ona doğru tuttuğum silahla gözünü korkutmaya çalıştım. Aramızda birkaç büyük adım tek vardı. Uyarımı dinlemeden tekrar bana saldırdığında benden daha iri ve dövüş için iyi eğitim almış olduğundan karşılık vermek biraz zor oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fındık Tarlası
General FictionAilesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.