Keyifli okumalar.
Medya Boran.
Gördüğüm saçma sapan kabusla araladım gözlerimi nefes nefese. Kabusun görüntüleri uyandığım gibi yavaş yavaş aklımdan silinmeye başladığında kuruyan boğazımla yutkunarak elimi gözlerime atıp ovaladım gözlerimin daha net görmesi için.
Elimi gözlerimden çektiğimde ağrıyan yarama odaklandım. Beyaz bez neyseki bu sefer kanlanmamıştı.
Dün Sami'nin dolu olarak getirdiği sürahiye çevirdim bakışlarımı. Dikişli yaramın tekrar açılmasına engel olmak için yavaş hareketlerle elimi sürahiye ve cam bardağa uzattım bacaklarımı yataktan sarkıtırken. Doldurduğum bardaktan suyu birkaç solukta içtim.
Hâla üstümde bir şey olmadığı ve fena halde tuvaletim geldiği için dikkatli şekilde ayaklanarak dolaba ilerledim. Dolabın kapağını açarak elime gelen beyaz tişörtü kafamdan geçirdim. İki elimi de kol kısmından geçirdikten sonra dolabın kapağını kapattım. Aklıma gelen şeyle dolabı tekrar açtım.
Üst kısımlarda bedenime uygun olmayan birkaç takım elbise ve gömlek vardı. Boran odama aniden daldığı zaman buranın kendi odası olduğunu söylemişti. Demek kaç gündür kimin olduğunu merak ettiğim pahalı görünen takım elbiseler, gömlekler ve birkaç rahat kıyafet ona aitti.
Hatta ilk vurulduğum an Pars'ın bana verdiği o eşofman da ona aitti demek.
Tuvaletim beni zorladığında bacaklarımı birbirine sürtüp hızlanmaya çalışarak odanın kapısını açıp çıktım odadan. Sızlayan göğsüm yüzünden çok dik duramadığımdan omuzlarım çöküktü. Basamakları tek tek inerken, salona direkt olarak göründüğümün bilincinde sadece göz ucuyla salondaki Sami ve Boran'a bakarak hemen yönümü çevirdim.
Salonun yan tarafında duran koridora ilerlediğim için kimse bir şey demedi. Sanırım tuvalet için çıktığımı anlamışlardı. Sakince kapıyı açarak temiz lavaboya gittim ve gittiğim gibi klozete oturarak işimi gördüm.
Rahatladığım için sifonu çektikten sonra sakince yürüyüp ayananın karşısına geçtim kaç gündür bakmadığım suratımı görmek için. Aynadan kendime baktığımda gördüğüm çirkin suratla yüzüm buruştu.
Uykudan dolayı şişmiş ve solmuş yüzüm, şişik gözlerim, elmacık kemiğimde Çınar'ın sert vuruşu yüzünden hâla izi duran morluk, dağılmış kirli saçlarımla berbat ve pasaklı halime daha fazla bakamadım.
Zaten fındık toplamaya gittiğim günün sonrası uykuya daldığım için yıkanamamıştım, sonrasında vurulduğum için bilincim kapalı üç gün ölü gibi yatmıştım muhtemelen ve dün de uyuduğum için 5 gündür su değmemiş yüzüm ve saçlarımla en pasaklı halimdeydim.
Elimle saçlarımı dağıttım aynanın karşısında. Sami'nin dediği gibi saçlarım uzamıştı. Kafamı iki yana sallayıp, elime saçlarımı geriye yatırdım. Yüz yıkama jeliyle iki elimle yüzümü ovalayıp, suyla temizledim.
Paramaklarımla alnımdan başlayarak çeneme kadar fazladan suyu iterek elime temiz bir havlu aldıktan sonra yüzümü kuruladım. Aynadan yüzüme baktım bir şey değişmiş mi diye. Yüzümü havluyla kurulurken biraz sert davrandığım için bazı yerlerin kızarması sonucu çok şey değişmemişti.
Neyse yine de yakışıklıyım ya. Kendimi avutmak için görüntümü beğenirken lavaboda fazla zaman geçirdiğim için bayıldığımı falan düşünmesinler diye son kez kendime bakarak çıktım lavabodan.
Sakince yürüdüm. Yukarı çıkmak istemediğim için Fatime abla mutfaktaysa onun yanına gidip biraz oturacaktım. Belki biraz da yemek yerdim. Lavabonun önündeki kilitli odayı geçip büyük mutfağa gidecekken arkamdan Sami seslendi. "Enes! Geç yanımıza, daha kahvaltı hazır değil. Hazırlandığında beraber yeriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fındık Tarlası
General FictionAilesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.