7

6K 407 112
                                    

Keyifli okumalar.

Babamın asla ikna olmayacağını belli eden tavrı yüzünden annemle bakıştık. Annem de korkuyordu tıpkı benim gibi. Resmen mafyaya kazık atacaktı babam. Üstelik benim adıma! Babam bunu yapsa Pars denen herif ilk benden bilecekti bunu.

Bir şey olsa kazık bana girecekti yani!

"Baba bak gerçekten böyle zengin olmazsın. Şu 70 bini al devamını düşünme ya!" Sitem dolu sesimle yakındığımda "Lan iki torba fındık topladın diye az kalsın zırlayacaktın başıma. Ne güzel o parayı almadan önce uçak biletlerini alır parayı da aldığımız gibi kendimizi yok ederiz ortadan. Ev araba alır gerisini çatır çutur yeriz ne güzel. Az aklınızı kullanın lan." dedi ikna etmek istercesine. İkna olsak en çok o keyif çatardı bu parayla.

"Baba, ya ablama zarar verseler?"

"Lan oğlum kurmayın kafanızda, öyle birşey olmayacak. Sözümün üstüne başka birşey deyin hele, sona bir sıfır daha ekleyip başka ülkeye kaçarım. Sizi de aha sikime takmam. Anladınız?"

Nefretle babama bakıp önüme döndüm. Yapar mıydı, yapardı. Hem fırsatını gerçekten bulmuşken bizi terk etmesi hiç imkansız değildi. Gitmesi umrumda olmazdı ama bu parayı elde edip gitse ne kendimi ne annemi koruyabilirdim.

Sinirle nefes alıp veriyordum sakinleşmek için, ama nafileydi. Zaten bende akıl olsa bu çeki ona niye gösterirdim ki?!

"Kemal adamdan polisler bile çekiniyor, işlediği suç büyük olmasın diye dua ediyorlar ki başları yanmasın. Yapma bunu, yazık edeceksin bize."

"Sus Hacer, bu saatten sonra para dışında umurmda olan birşey yok. O kadar zenginlerse geç fark ederler zaten. O zamana kadar biz çoktan Ankara'da düzen kurmuş oluruz bile."

Kendi kafasına göre gideceği şehri bile seçmişti babam. Daha fazla dayanamayıp boşuna olacağını bilsem bile sinirle birbirine bastırdığım dudaklarımı araladım. "Baba o adam bunu bana verdi. Çeki bana geri ver ve bu saçmalığa son ver. Göz göre göre bizi yakmana izin vermeyeceğim."

Gözü bana dönen babamın bakışları gittikçe sinirle dolarken "Seni bu yaşına kadar it gibi çalışarak büyüttüm. Şimdi bu kadarcık parada bile gözün var ha?! Hayırsız! Bu son uyarım, bir daha karşı çıkarsanız bana, alır parayı giderim. O mafya sizin donunuzu da alsa siklemem. Anladınız?"

Piç herif parayı bulduğu gibi bizi terk etmeye nasıl da meyilliydi.

"Kemal, yapma."

"Bırak anne, istediğini yapsın. O adam bizi bulduktan sonrasını hiç düşünmeyin siz." Boş vermişlikle konuşup, adımlarımı öfkeyle dışarı doğru attım. Umarım Pars onun parayı aldığını anlar ve sadece onun belası olurdu. Umduğum tek şey buydu bundan sonra.

Babam her zaman paragöz biriydi. Bugün elinde olsa bizi bunun için terk etmeye çekinmeyeceği an tekrar anladım bunu. Eskimiş ayakkabımı pervasızca ayağıma soktutkan sonra hızlı hızlı yürümeye başladım.

Ben eve geldiğimde güneş batmanın son eşiğindeydi. Şimdiyse etraf dolunayın verdiği ışıkla aydınlanıyordu hafiften.

Çıkarken nereye gidebileceğim hakkında bir fikrim yoktu. Sadece nefes almak ve o adamdan uzak kalmak için uzaklaşıyordum evden. Etrafta göz attığımda insanların içinde yaşadığına emin olmadığım tahtayla yapılmış eski birkaç ev dışında pek yapı yoktu.

Ordu her ne kadar nemli bir yer olsa da   akşamları soğuktu. Üstümde Pars'ın verdiği eşofman hâla duruyordu. Beyaz bir tişörtün içinde kollarım soğukta üşürken sağ elimi koluma boylu boyunca sürtüp ısınmaya çalıştım.

Pars'ın verdiği ilacın etkisi her ne kadar güçlü olsa da hızlı bir şekilde sönüyordu da. Bacağımın ağrısı kendini  belli ettiği için daha da sinirlendim. Etrafta oturup dinlenebileceğim bir şey olmadığı için dişlerimi sıktım ağrıyan bacağımla.

Ulan ben böyle hayatın...

Soluk alışverişlerimi düzene sokmaya çalışarak ot ve diğer bitkilerin verdiği kokuyu çektim içime. Bu koku çoğu parfümden daha iyiydi bence. Koku az da olsa beni yatıştırdığı için sakinleşmeye başladım.

Ayağımın üstünde böyle hızlı yürüdüğüm için acıyordu ve sanki ılık bir sıvı hissediyordum yaranın olduğu kısımda. Kanıyordu muhtemelen. Tereddütle eve doğru yol alacakken duyduğum kurdun sesiyle yutkundum korkuyla. Acaba bacağımdan akan kanın kokusuna mı gelmişti? Dağın başındaydık amınakoyayım, ne kokusu?

Bu sefer korkumun ve soğuğun esiri olarak adımlarımı hızlı atarak evin yolunu tuttum. Neyse yaklaşık yarım saat o suratı görememek bile yetmişti bana. En azından sinirlerim yatışmıştı. Zaten yorgundum bu bacak yüzünden. Birde başıma mafyaya bulaşmak için an kollayan babam vardı.

Yarım saatte geldiğim yolu bacağım yüzünden kırk dakka daha geç gelmiştim büyük ihtimal. Şu an kapının önündeyim. Babamın konuşma sesi geliyordu. Sakin olmak için çaba ederek kapıyı tıklattım iki defa.

Kapı açıldığında endişeli gözlerle bakan anneme birkaç saniye bakıp bir şey demeden, kapıyı tıklatmadan evvel çıkardığım ayakkabıma uzanıp elime aldım. İçeri adım atarken ayakkabımı rafa koyup aksamamaya çalışarak ona bir defa bile bakmadan mutfağa gittim.

Göt kadar evde bana özel oda olmadığı için salonda eski koltuğun üstünde uyuyordum. Mutfağa gitme sebebimse onunla olabildiğince uzak olmaktı. Ne kadar olacaksa artık. Telefonla konuşan babamın sesi geliyordu. Elimi kulağıma götürüp duyamamak istedim.

Oturduğum sandalyenin üstünde bacağımı titretirken içeriye annem girdi. Karşıma bir sandalye çekip oturdu uyuşukça. Yaşlandıkça hareketleri de yavaşlanıyordu artık. Zaten babam gibi bir adamla ömür geçirmek yaşlanmasına hız kazandırmış olmalıydı.

"Baban taksi çağırdı az önce. Bankaya gidecekmiş."

Ağlar gibi kafamı geriye attım. İçim sıkılmıştı. Her ne kadar olan olsun modunda olsam da bilinmezlik korkutucu geliyordu bana. Babam gibi bir adamın bizi bir yerlere sürükleyip  götürmesi pek mantıklı değildi.

"Belki düşündüğümüz gibi olmaz Enes'im ha? Pars Kalender dediğim gibi  çok zengin bir adam. Bu para ona hiçbir şey. Fark etmez bile. Belki de bu hayatımız için bir fırsattır. Ne diyorsun oğlum?"

Annemin bir saat önceki düşünceleriyle şimdiki düşünceleri değişmişti birden. Belki o da benim gibi boş vermişlik içindeydi ama babamın onu yıllardır olduğu gibi yine sözleriyle manipüle etmiş olma fikri daha mantıklı geliyordu bana.

"Bildiğinizi yapın siz yine. Ne zaman gerçekten istediğimi sordunuz ki?"
Soğuk ifademle konuştum. Annem gözlerini benden tarafa çekip, iç çekti.

Saniyeler sonra kapının çarpma sesi ardından aceleyle "Bankaya gidiyorum ben" diyen babamın sesi doldu kulağıma.

Bölüm sonu.

Enes'in son tahtalı köy bu gidişle qhhahabsbzagsyw

Sonraki bölüme kadar hoşça kalın

Fındık TarlasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin