Keyifli okumalar.
Sabahları kendi kendime uyanırken bile neden bu kadar erken uyandım, biraz daha uyusaydım keşke diyen biriydim. Beni isteğim dışı uyandıran kişiye ise kin tutardım gün boyu. Ve bugün kinimi hak eden kişi Sami'ydi.
Saat yedi buçukta kapıma dayanmış, ben uyanana kadar seslenip, kapıya vurmuştu sesli sesli. Kapıyı açmama sebebi galiba kurallara uyan kişiliği sayesindeydi. Çünkü gördüğüm en kibar ve saygılı mafya adamı oydu.
Benim 'kapıya vurma!' diye çığırdığım andan sonra içeri girmiş ve 'bugün iş günün' diyerek yaka paça almıştı. Beni aldığı gibi arabaya koyup elime tutuşturduğu simitle yolculuk boyu bakışma seansı geçirmiştim.
Ve şimdi bakıştığım koca tarlayla dünyanın ve şansımın altında girip içinden çıkıyordum. Ben böyle hayatın ta.. "Çocuum oyalanma da. Alt tarafu finduk toplayasun. Zor eş degüldir." Hah bir de bu dayıbaşı denilen eleman ve Karadeniz ağzı vardı. Başımda Azrail gibi dikilmiş dakika başı uyarıyordu. Yemin ederim bazen anlamakta bile zorlanıyordum. Ben Türkçeyi söktüm birde memleketin değişik ağızlarıyla mı uğraşacaktım?
"Dayı topluyorum işte! Ayağımla da mı toplayayım istiyorsun?"
"Oyalanma diyeyrum çocum."
Gözlerimi sinirimi bastırmak için kapayıp nefeslendim. İçimden 10'a kadar saymaya başlayarak fındıkları toplamaya devam ettim. Sinirden ağlamak istiyordum. Fındıkları kara kara düşüncelerle toplarken acıktığım için arada midemin sesi eşlik ediyordu bana. Keşke o simitin diğer yarısını da yeseydim.
Yanımda ne bir saat, ne de telefonum olduğu için yere serilmiş mindere oturmuş başımdan ayrılmadan çayını höpürdete höpürdete içen dayıbaşına baktım. Bu adamın ismi yok muydu amınakoyayım. "Dayı, saat kaç ya?"
"Ne yapacan saati oğlum? Bekle azıcuk, yemek saatine az kaldu da." Babamın ruhu mu geldi lan!
"Öff."
"Öfleme öfleme."
Hay ben bu fındıkların... Bu insanlar fındık yiyerek ne kazanıyor sanki. Onlar fındık yiyince ne oluyor yani? Fındığı ilk bulan kişi, özellikle bu sereantlarım sana.
Sinirli sinirli bu fındıkları toplamaya devam ederken gördüğüm kocaman böcekle gözlerim irice açıldı. Bu böcek gerçek anlamda kocamandı! Alnımdan dökülen soğuk terler yüzünden soluklanamadım bile.
Sakince yönümü çevirip biraz önde duran fındıkları toplamaya çalıştım. Dakika bir gözüm böceğin olduğu tarafa gittiğinde gözlerimi sıkıca kapatıp bu böceğin varlığını kafamdan silmeye çalıştım. Biraz fazla düşünsem çığlığı basıp ayrılırdım yoksa. Küçük böcek olsa neyse ama gördüğüm böceğin bıçak gibi kıskaçları vardı!
Böceğin etrafındaki ve yakınındaki fındıkları toplamadığım için dayıbaşı denilen herif "Orayı atlamayasun, bak oralar hep boş." diye uyardı. 'Ya dayı bak işine' demek istesem de Sami, adama her ne dediyse başımdan ayrılmıyordu. "Toplayacağım." dedim dişlerimin arasından.
"İyi iyi, topla." Fındık toplamaya da tamamdım ama bu adamın başımda olması ayrı sinir bozucuydu.
Acaba annem ne yaptığımı biliyor muydu. Arabada Sami'ye sormuştum ama bilmediğini söylediği için üstelemeyip, sabah huysuzluğumun bitmesini beklemiştim.
Numarası ezberimde olsaydı birinden isteyip arardım ama daha kendi numaramı zor ezberlemiştim. Babamın numarasının da sadece ilk rakamlarını biliyordum. "De haydi, yemek yiyeysun. Hazirdur."
Mutlulukla uzanıp, Dayıbaşı denen herifi takip ettim. İşçilerin toplandığı alana oturup kimseyi umursamadan öndeki peynire ve domatese uzanıp ekmeğin arasına koyarak sandviç tarzı ama asla benzemeyen ekmeği ağzımı kocaman açarak yemeye başladım.
"Anam seni görmedik çok, nerelisun?"
Annem yaşındaki bir kadın bana bakarak konuştuğunda gözlerimin içine baktığı için utanarak daha insancıl yuttum lokmamı. "Buralı değilim teyzecim, Niğde'den geldim. Daha bugün başladım."O yemeğini bitirmiş çay içerken "Anladım analdım, kolay mı fınduk?" Büyük bir lokma daha alacakken teyzenin meraklı sorusu yüzünden lokmayı yemeden önce "Zor biraz, umarım alışırım teyzecim." deyip koca lokmayı yedim.
"Seni Pars Kalender'in adamının yanında gördüydim, hele ne işin var onlarla?" Duyduğum başka kadın sesiyle bakışlarımı ona yönelttim. Bu bahçe Pars'a ait olduğu için herkesin meraklı bakışları da bana dönmüştü.
Borç yüzünden buraya geldim desem hor görürler mi diye düşündüm bir an.
"Ha şey ya, Pars'a biraz borcum vardı. Ben de böyle ödemek isteyince kabul etti. O yüzden Sami beni bıraktı." Zorla ve isteyerek detaylarını sallamıştım bir de biraz kısmı..."Pars bey senden büyük gibi duruyor, ismiyle hitap ettiğine göre samimisiniz galiba?" Benden biraz büyük duran kirli sakallı genç konuşunca içimden püfledim. Bunlar neden bu kadar dedikoducuydu? Ha size ne, dönün işinize kardeşim diyesim vardı. Zaten halim başımdan aşkındı.
"Yemeğimi yiyeyim bi kardeşim." Konuşmak istemediğimi söylemesem de ima ettiğim için önüne döndü genç olan. Meraklı bakışları umursamadan yemeğimi doyana kadar yemeye devam ettim. Çay içmek istesem de kim bilir kimlerin dudağına değdi o çay bardağı. Ha hijyeninden emin olsam üç tane bol şekerli içerdim de emin olamıyordum işte.
Doyduğumu anladığımda uzanarak şu şişesini aldım. Neyseki küçük şişedendi de bardakla uğraşmayacaktım. Suyu kana kana içerken daha vaktimin olduğunun bilincinde, eski minderin üstüne oturup boş boş gözlerimi çevrede gezdirdim. Yorgun olmama rağmen uyumak istemiyordum. Zaten iş başına az kaldığı için uyusam bile 10 dakika sonra uykumdan uyandırırlardı beni.
Çevreyi gözüm turlarken acaba buralardan kaçsam, beni bulma ihtimalleri ne kadar hızlı olur diye düşünüyordum. Ama ben kaçsam anneme ve pek umrumda olmasa da babama ne yapabilecekleri hakkında pek fikrim olmadığı için bu plan sadece düşüncelerimde kalacaktı.
"Hadi işbaşı yapaysunuz, kalkın hayde."
Dayıbaşının sesi yükseldiğinde benim gibi bazı işçiler bıkkınlıkla ayaklanırken bazıları da işini sevdiği için ses etmeden kalkıyordu.
Günün sonuna kadar bu fındık toplama işine yorgun ve bıkkın şekilde topladıktan sonra Dayıbaşının hepimize iş bitti demesiyle sevinçle bükülmüş sırtımı düzeltip halsiz bacaklarıma yüklenerek işçileri takip ederek gidecekken "Sen nereye gideysun da?" Dayıbaşının sesini duyduğumda anlamayarak ona döndüm. "Sami gelecekti, onla gideysun sen."
Unuttuğum detaylarını duraksadım. Benim bir evim yoktu lan!
İyide Sami nereye götürecekti ki beni?
Bölüm sonu..
Azıcık kısa oldu ama geçiş bölümü diyelim biz buna.
Bu arada yeni bir kurgu yazdım. Fansatik ve ütopik olacak isteyen olursa bakabilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fındık Tarlası
General FictionAilesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.