Keyifli okumalar.
Medya Salih.
Boş bakışlarla önümdeki düşmüş fındıkları uyuşukça toplayıp sepete koyarken dalların çıtırtı sesi doldu kulağıma. Düşmüş yapraklar ve dallar çok olduğu için kim yürürse haberim oluyordu seslerden. Tabii bu çıtırtı seslerini hayvan sanıp korktuğum da çok oluyordu.
"Şu kız sabahtan beri seni dikizliyor, kafanı kaldırıp bakmıyorsun bile."
Duyduğum sesle transtan çıkıp şaşkınca bakındım. Bana mı demişti? Gördüğüm bedenle bir süre boş boş bakıştığımda "Efendim?" diye soru çıktı ağzımdan.
Kafasıyla biraz ötede duran kızı gösterip "Kız diyorum, seni bakışlarıyla yedi diyorum." dedi muzip ifadesiyle. Kaşlarım çatıldı, kaçamak bakışlar atıp duran kıza baktığımda benimle göz göze geldi diye heyecanla gözleri açıldı ve yerdeki sepetine fındığı koyacakken elindeki fındıkları sepete koymak yerine sepetin kenarından bırakıp fındıkların düşmesine sebep olmuştu.
Bu sakar tavrına karşı tepkisizce gözlerimi bana bakan yaşıtım oğlana çevirdim. "Ne yapabilirim yani?" Bu borç ve fındıklar yüzünden halim başımdan aşkındı, üstüne bana aşık kız ve yobaz olduğu halinden belli insanların arasında kızla ismimin çıkmasını ve kızın abileri ile babasıyla uğraşmak, isteyeceğim son şey bile değildi. Bu yüzden aşıksa bile uzak duracaktım. Başıma daha fazla bela almak istemiyordum.
"Olum kız harbi güzel he, tepki bile vermiyorsun. Manitan mı var yoksa?" Konu açmak isteyen dedikoducu teyzeler gibi duran oğlana karşı ne tepki vereceğimi bilememişim. Sıkıcı tarla işlerinde düşünmek bile kafamı sikiyordu. Yaşıtım biriyle konuşma fikri pek kötü durmuyordu. En azından can sıkıntım belki bir süre geriye çekilirdi.
"Manitam yokta, uğraşmayayım diyorum." kısaca yanıt verdiğimde "Oha helal lan, kıza bakacaksın diye korktum bir an. İki yıldır kıza pas veriyorum, bakmıyor bile. O kadar mı tipsizim kanka sence?" diye masumca sorduğunda sırıttım.
"Ben çok mu yakışıklıyım yani?"
"Valla yabancı aktörler gibisin kanka. Arzu'nun sana bakmasının sebebi belli zaten. Tipini beğenmiş haşin fındığım."
Dedikleriyle boşluğa düşüp gülmeye başladığımda, benim gülmemle ismini bilmediğim genç de güldü. "Sahi ismin ne senin?" diye sordum.
"Salih adım. Sen de?"
"Enes." dedim.
Kafasını sallayıp "Memnun olacağım olmasına ama Arzu benim ha? Ona göre davran." diye şakayla karışık göz dağı verdi.
Sırıtarak "Tipim değil zaten." dedim.
"Bak ona bakarsan belan olurum oğlum." Kaşlarını çatarak ve sesini kalınlaştırarak ağır abi rolüne girdi. Bu tavrına daha sesli güldüğümde tarlada çalışan birkaç kişinin gözü bana değdi. Gülümsememi yutup, bıyık altından sırıtan Salih'e baktım.
"Şu dayıbaşı bize uğramadan toplayalım düzgünce hadi." dedi. Azarlarını dinlemek istemediğim için sepeti biraz daha kendime çekerek çömelmiş ve yere düşmüş fındıkları toplamaya devam ettim. "Seni daha önce görmedim. Ne zaman geldin?" Hem fındık toplayıp hem sohbet açmaya çalışan Salih'e göz ucuyla bakarak fındıkları yerden alıp sepete attım.
"1 haftaya yakın buradayım. Niğde'den geldim." dedim toz kaçmış eldivenime söverken. Aşırı rahatsız ediyordu.
"Daha önce toplamadın değil mi?"
"Evet, toplamadım." diye yanıtladım yaklaşan dayıbaşı yüzünden bana kaçamak bakışlar atan çocuğa.
"Aferin aferin, devam edin böyle. Bak gözden kaçırmayaysunuz findukları ha." Bize uyarıyı verip kıçını sallaya sallaya ağaçlar arasında gözden kaybolan adama burnumu kıvırıp toplamayı bırakıp bacaklarımı uzatarak yere oturudum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fındık Tarlası
General FictionAilesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.