20

7.1K 715 157
                                    

Keyifli okumalar.

Medya Pars.

Bunca yaşadığım olaydan sonra Sami'nin tebrik bekliyormuş gibi anlattıklarına nasıl bir tepki vereceğimi bilemeden duraksadım öylece.

Daha sonra yaşadığım zorluklar, tek başıma ailemin bile bana sırtını döndüğünü düşündüğüm anlar, ümitsizliğe kapılmış şekilde sadece o işi yaparak düşüncelere daldığım zamanlar bir bir aklıma doluşmaya başladığında kaşlarım benden bağımsız çatıldı.

"Yani diyorsun ki okullar açılana kadar yapmadığım borcun bedelini it gibi çalışarak ödemeye çalışayım, tüm iletişimine engel olayım, ailesinden uzak özgürlüğüne el koyayım ama bunların hepsini eğitim ihtiyacı için gidereceğim sonra, öyle mi?"

Sami gözlerini açarak panikle elini iki yana salladı. "Haklısın tabiki, ama Pars abi senin sorumlu bir birey olup hatalarından ders çıkarmanı istiyor sadece. Onun dışında genç olman yüzünden bir daha böyle hatalar yapmaman için bir nevi ders vermek istedi. Şu Çınar dölünün üstüne attığı iftira için de çok pişman, duygularını belli edemiyor pek. Pişman olduğunu yatakta uyuduğun şu üç günde gayet iyi anladım. Emin olabilirsin yani."

Kendisine göre gayet yeterli bir açıklama olduğunu düşünse de onu affetmek şu yana dursun, yaptığı iyilikleri bile istemiyordum. Uzak kalmak ve bir süre kafamı dinlemek ihtiyaç olmuştu benim için.

Belki asıl haksız olan bendim. Adamın parasına konmuştuk, zarar vermek yerine borcunu çalıştırarak vermemi sağlaması da onun düşündüğüm kadar kötü olmadığını gösteriyordu. Fakat isteğim olmamasına rağmen alınan o paraların bedelini benim ödemek zorunda kalmam ve kimsenin 'sen haklısın' deyip karşı çıkmaya çalışmaması üzüldüğüm asıl noktaydı.

Kırılmıştım, hakkım olmazken. Bu kırgınlığımı ailemin, tanıdığım bu evdeki adamların, veya Pars'ın görmesini anlamasını ya da umursamasını istemiştim sadece.

Fakat şunu da çok iyi anlamıştım ki, bu hayatta haksızlığa uğramak insanı en yalnız hissettiren andı. Ve ben bunu bir güzel tatmıştım bu eve geldiğim anlarda ve devamında...

Hakkım olmamasına, kimsenin beni sevmek ve haklı olmamı görmek zorunda olmamasına rağmen bunu birilerinden bekliyordum ve karşılığını almadığım zaman da sadece insanlardan uzak durmaya çalışıyordum.

Belki de birinin gelip beni anlamasını, benim içimi açarak dinlemesini bekliyordum. Sevmek zorunda değillerdi ama anlamalarını herşeyden çok isterdim.

Bazen bu hissi tatamak isterdim, bazenleri ise sadece umursamazdım tıpkı onların beni umursamaya çalışmadığı gibi. Sebepsiz yere beni tanıyan veya tanımayan herkese karşı öfkeli ve kırgın oluyordum.

Bir süre sonra insanlardan olan umudumu keserek robot gibi yaşamaya devam etmek istesem de bu duygularımı ve kalbimin varlığını bana unutturmaya yetmiyordu.

Ne duygusuz bir aptal olabiliyordum ne de sevgi ve anlaşılmak isteyen huysuz birisi olmaktan uzaklaşmak.

Tavşan dağa küsmüş dağın haberi yok misali tüm insanlara küsmüş, triplenmiştim resmen...

"Lan n'oldu? İki saniyede karalara bağladın." Sami'nin eli görüş hizzamda sallandığında gözlerimi ona diktim. "Biraz yalnız kalabilir miyim?" Sakince konuştum, yüzüne doğru bakmazken dizlerimin üstünde duran tepsiye indirdiğim gözlerimle.

Her ne kadar birine kaba davranmaya çalışsam da bu benim için zor geliyordu. Aslında kaba bile değildi belki ama alınacağını düşündüğüm için bu hisse karşı koyamadım. Yine de umursamamaya çalıştım.

Fındık TarlasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin