Keyifli okumalar.
Medya Pars.
Sızlayan vücudumla 18 yıllık hayatımda gördüğüm en rahat yatakta pozisyon değiştirip uyumaya devam ettim.
Ama bir değişikliğin olduğunun farkındaydım. Çok mu uyumuştum acaba? Saat 7'de uyanık olmam gerekirdi genelde. Uyumaktan acıyan gözlerimi kısıkça açıp saate baktım eğer zamanım varsa uyumaya devam edecektim. Acıdığı için kısıkça duvarda duran saate baktığımda gördüğüm saatle gözlerimi biraz daha açıp yatakta oturur konuma geldim.
Saat 12.37 idi. Ve bu saate kadar kimse gelip uyandırmamış mıydı beni?..
Bu tuhaflık yüzünden ne yapacağımı bilemez şekilde bacaklarımı yataktan sarkıttım. Yeni uyandığım için üstümde duran sersemlikle sızlayan kaslarımı umursamadan ayaklanarak odanın kapısını açarak çıktım odadan. Uyuşuk adımlarımı merdivenlere yönelterek yavaş yavaş indim merdivenleri. O sırada uykudan dolayı şişmiş gözlerimi elimin tersiyle ovalıyordum esnerken.
Genelde bu kadar sessiz olmayan eve alışık olmadığım için merdivenleri indikten sonra etrafı kolaçan ettim. Kimse yok gibiydi. Kimseyi görmeyince adımlarımı ortak lavaboya götürüp, elimi yüzümü yıkadım. Biraz daha açılan uykulu halimle yüzümü kendime ayırdığım havluyla kuruladım.
Adımlarımı lavaboda çıkardıktan sonra her sabah uyandıktan sonra gelen çişimi yapmak için temiz tuvete klozete işimi yaptıktan sonra nefeslendim. Dünkü yorgunluk yüzünden kaslarımı kullanamıyordum resmen. Pezevenk Pars yüzünden vücudumun üstüne çok gitmiştim. Böyle sızlaması normaldi yani.
Rutin işlerimi yaptıktan sonra boş karnımı doyurmak için mutfağa gidecektim. Eh, neden kimse yoktu bilmiyorum ama bu durum benim lehimeydi galiba? Sonuçta bu günlük fındıklardan kurtulmuştum. Ne mutlu bana canım.
Girmeden önce kapattığım lüks banyonun kapısını açarak çıktım.
Ben mutfağa gitmek için yürürken kulaklarıma dolan adım sesleriyle sesin nereden geldiğine bakmak için kafamı kaldırdım. Gördüğüm bedenle gülümsedim, bana bakan Fatime abla da gülümsedi. "Enes oğlum seni bekliyordum ben de. Gel kahvaltını et, aç kalma." Fatime abla samimiyet dolu sesiyle konuştu.Kafamı hızlı hızlı sallayarak "Peki" dedim. Beraber mutfağa gittik. "Dur ben çayı ısıtayım, soğumuştur."
"Zahmet etme abla ya, gel sende otur. Yorma kendini." dedim mahcup bir tavırla. Tıpkı bir anne gibi hissettiriyordu bana tanıştığımızdan beri. Sıcakkanlı biriydi zaten ama bana daha sıcak davranıyordu diğer korumalara göre. Galiba genç ve tek başıma olduğum için beni oğlu gibi görüyor da olabilirdi.
"Yok oğlum ne zahmeti. İki dakikaya ısınır zaten. Geç otur sen."
Kafamı salladım ve dediği gibi bir sandalye çekerek oturdum. Gözlerime kestirdiğim tabağa dilimlenmiş pastırmayı elimi uzattığım gibi aldım. Kahvaltıda et yemek mideme biraz ağır gelse bile yılda bir hatta iki üç yılda evde zor bulurken, gördüğüm bu fırsatı kullanarak doya doya yiyecektim enayi malını.
Önüme getirdiğim pastırma tabağından önce su doldurup içtim. Fatime abla ısınmış çayı önüme getirip, bekletmeden bir bardak doldurarak önüme koydu. "Afiyet olsun yavrum." Teşekkür ederek kahvaltıyı açlıkla yemeye başladım. Ekmeğe bıçakla çilek reçelini yayarken uyandığımdan beri aklımda olan soruyu bıçağı masaya bıraktıktan sonra Fatime ablaya bakarak ağzımı araladım konuşmak için.
"Bugün neden beni uyandırmadılar iş için abla?" Fatime abla ben çay içerken bana bakıp dayanamadığı için kendine de doldurduğu çayı ağzına götürürken sorumla bekledi. "Pars beyin acil işi çıktı, korumaları aldı ve çıktı hemen. Bu yüzden bugünlük serbestsin. Senin adına çok mutlu oldum ama. Az nefeslendin iyiki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fındık Tarlası
General FictionAilesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.