12

6.5K 509 78
                                    

Keyifli okumalar.

Medya Enes.

Günlerin boktan öte ve yalnız geçirdiğim bu bir hafta, fındık toplamam yüzünden bir yıl gibi geçmişti. Yatağımda uzanmış günün yorgunluğunu uyuyarak geçirmek isterken aç karnım yüzünden uyuyamıyordum bir türlü.

Gece saat 11'den sonra Pars bana odadan çıkma yasağı vermişti. Şimdi çıksam kim bilir ne yapacaktı bana.

Farklı ve berbat bir yayla evini bekliyordum kalacağım yer için, ama Pars bana güvenmediğinden iki defa kaldığım odayı kalıcı odam yapmıştı. Bu adam cidden değişikti. Ulan kaç gündür milyonluk arabayla fındık toplamaya gidip, milyonluk eve uyumak için geliyordum.

Pars'ın benim topladığım birkaç çuval fındığa ihtiyacı olmamasına rağmen bu işkenceyi yaptırması ayrı meseleydi. Resmen babamın kaçırdığı milyonlar onun umrunda bile değildi. Onun derdi, bana verdiği paraya saygısızlık edip daha fazlasını almaya çalışmamdı.

Bu evde bir haftadır kalmama rağmen onunla sadece ayak üstü bir kaç kez denk gelmiştik. Eve pek uğradığı yoktu. Uğrasa bile ben tarlada fındık toplamakla meşgul olduğum için karşılaşmıyorduk. Zaten evde kalan çalışanlardan biri gibiydim ben de.

Sesli guruldayan karnımla ofladım. Odamda duran duvar saatine baktığımda gece 2 olduğu için homurdanarak ayaklandım. Kimse gecenin bu vakti çıkmazdı canım. Gizlice buzdolabına girip biraz yedikten sonra oodama gidecektim.

Kurallar da umrumda değildi. Köpek gibi çalışıp istediğim vakitte odadan bile çıkmıyordum. "Hah! Kimin umrunda." Ayaklarımı yataktan sarkıttım. Ayaklandığım gibi kapıyı sessizce açarak çıktım. Umrumda değildi tabii, ama bu saatte kimseyle uğraşmakta istemiyordum.

Sessiz olamaya çalışarak yürümeye başladım. Göz ucuyla Pars'ın geceleri gelip, kaldığı odaya baktım. Odanın yanından geçerken ekstra sessiz olmaya çalışarak merdivenlere yöneldim. Merdivenleri tek tek inerken nefesimi bile yavaşlatarak alıyordum. Gerizekalı bir de korkmuyorum diyor. Düşünceme giren iç sese azıcık olsa hak verdim.

Ulan düştüğümüz duruma bak be...

Alt kata indiğimde direkt etrafa göz atıp kimseyi görmeyince adımlarımı mutfağa attım hızla. İçeriye girdiğimde gördüğüm büyük mutfakla yavaşlattığım nefesi bıraktım.

Büyük buzdolabının kapağını açıp hep istediğim ama durumumuz yüzünden göremediğim zengin buzdolabına iç çekerek baktım. Çok doluydu, istediğim çoğu yemek ve atıştırmalık vardı.

Bir kez daha açlıktan kasılan karnım yüzünden çok beklemeden gözüme kestirdiğim vişne suyunu ve Fatime ablanın sabah isteğimle yaptığı ama yorgunluktan sadece bir kaşık alıp, yiyemediğim pastadan büyük bir dilim alarak sessizce çıkardığım tabağa koydum. Aldığım büyük boy bardağa da vişne suyunu doldurarak cam şişede duran içeceği buzdolabına geri koydum.

Çalışanlar için olan mutfaktaki masaya sandalye çekerek oturdum. Oturduğum masaya hazırladığım yemeğimi koyarak çatalı pastaya batırarak ağzıma attım hayvan gibi. Açlık başıma vurunca insanlığı çok siklemiyordum açıkçası.

Birkaç çatal daha aldıktan sonra bardaktaki vişne suyunu büyük yudumlar eşliğinde içtim. Tekrar çatalı pastaya batırdıktan sonra ağzımı irice açıp ağzıma koyduğumda anlık izlenme hissiyle gözlerimi mutfakta gezdirdim.
Gördüğüm bedenle kalbim, yakalanma korkusuyla hızlandı.

Kapının pervazına kolunu yaslamış, yarıya gelen sigarasını gözlerimin içine bakarak yudumluyordu. Hala ağzımda olan pastayı çiğnemeyi unuttuğum için şişik yanaklarımla Pars'a bön bön bakıyordum. Ne tepki vereceğini anlamak için yüzüne bakıyorken, sessizce sigarasını içiyordu sadece.

Beni fark etmesine rağmen ses etmemesinin sebebini yorgun duran suratına bağladım. Elimdeki çatalı tabağın kenarına bırakıp, hızlı hızlı çiğnedim ağzımdaki pastayı. "Ben gerçekten açtım bak. Aç olduğum için uyuyamadım yoksa şu ana kadar hiç kurallarını çiğnemedim. Yemin ederim.." Kendimi açıklamak gereği duyduğum için yüzüne bakarak konuştum.

Parmağında duran sigarayı yudumlayarak mutfağın içine girdi. Beni es geçip tezgahın önünde durarak sigarasını tezgahın için attı. Muhtemelen ıslak olduğu için çoktan sönmüştü. Ne yapacağını merakla izlerken dolaptan bir bardak çıkararak buzdolabına yönelip su doldurdu kendine.

Arkasını dönerek yanımda duran sandalyeyi çekti. Oturduktan sonra suyunu sakince yudumlarken ben gerginlikten terliyordum. Onu bu kadar sakin görmemiştim. Son damlasına kadar içtikten sonra bardağı masaya koydu. Gözleri sakince bana değdiğinde gerginlikle masanın altında duran parmaklarımla oynamaya başladım.

"Kurallarımı çok yıkıyorsun çocuk." Düşünceli ses tonuyla yüzüme bakmaya devam ettiğinde yutkundum. Acaba fındık toplama süresini mi arttıracaktı ceza olarak? Gözlerimi masadaki pastaya çevirip düşünceli düşünceli vereceği cezayı bekledim.

"Yemeğini yedikten sonra git uyu." Ayaklandığında şaşkınca, bedenini sarmış siyah tişörtten geniş sırtına baktım. Ceza vermeyecek miydi? Mutfaktan çıktığında şaşkınlığım hâla sürüyordu. Demek sinirli anına denk gelmemiştim. Ceza vermeyecek olması beni rahatlattığı için pastayı daha sakince yedim. En son pasta bittiğinde vişne suyunu da kafama dikip, masadan kalktım.

Bu sefer yakalanma korkusu olmadan yürüyerek üst kata çıktım. Koridordan görünen odama ilerlediğimde gözüm onun kaldığı odaya takıldı. Işıklar açık gibi duruyordu. Neden uyumuyordu ki?
Yorgun görünüyordu, uyuyamıyor muydu?..

Biraz fazla merak ettiğim için düşünmeyi keserek odama girdim. Ben de yorgundum. Üstelik alışırım umuduyla fındıkları toplarken bir hafta geçmesine rağmen fındıkları toplamaya alışamamıştım. Hâla yorgunluğum üst seviyedeydi.

Sami'nin getirdiği birkaç parça kıyafet sayesinde rahat rahat uyuyup, takılabiliyordum. Yatağıma uzanıp bacağımı diğerinin üstüne attıktan sonra ellerimi kafamın altına koyarak rahat bri pozisyon aldım. Yüksek ihtimalle bu pozisyonum beş dakika sonra bozulacaktı hareketli vücudum sayesinde.

Gözlerimi kapatıp uyuyacakken aklıma düşen düşünce yüzünden kalbim ağırdı. Sami babamın korkudan bir yerlere kaçıp, kaybolduğunu söylemişti bana. Annemi bile terk etmişti. Annem ise benim arkalarını toplamam için fındık toplamama onay verdiğiniz söyledi. Ne bekliyordum bilmiyorum ama en azından bir kere karşı çıkması beni daha mutlu edebilirdi.

Oğulları değilmişim gibi ne yaptığımdan bir haber, uzaklarda takılmaları düşündüğünün aksine içime oturmuştu.



Bölüm sonu.

Enes'i sarışın ve yeşil gözlü beklemiyordunuz değil mi?







Fındık TarlasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin