5

6.8K 501 115
                                    

Yüzümden akan terler ve beraberinde gelen acı yüzünden, yüzümü buruşturup araladım gözlerimi. Hastayken uyumak bile zordu.

Kısık bakan gözlerimi elimin tersiyle ovalayıp sıcak oda yüzünden sadece dizime kadar çektiğim yorganı ittim. Bana bol gelen eşofmanın ipini açıp altımdan sıyırarak yaramı kontrol ettim.

Beyaz bez kanlanmıştı. Bu normal miydi yoksa yaranın olduğu yer açılmış mı emin olmadığım için korktum. Yaranın olduğu kısım hem acıyor hem yanıyordu. Pars'ı mı çağırsam acaba? Yardımcı olabilirdi. Ağzımı açıp bağıracakken açılan kapıyla diyeceklerimi yuttum.

Siyah gömlek, siyah keten pantolon giymiş, saçları şekille yana kaymış daha da yakışıklı bir bey olmuştu bu adam. Kıskanıyordum artık.

Ben onu süzerken "Bacağının durumu nasıl? Daha iyi misin?" diye sordu.

"Kanlanmış ve acıyor. Hiç iyi değilim." Doğruyu söylemiştim ama yine yukarılara bakıp sabır dileniyordu.

Bir şey demeden komodinin çekmecesinden ilk yardım çantasını aldı. Yatağın üstüne oturup bir krem ve beyaz bezlerden çıkarırken bacağımı işaret etti. Açmamı bekliyordu galiba.

İç çamaşırımı göreceğini bildiğim için çekinerek eşofmanı yaranın görüneceği şekilde açtım. İç çamaşırıma göz ucuyla bile bakmadan kanlanmış bezi çıkardı. Çıkardığı bezi yanına koyup eline kremi aldı.

Korka korka yarama bakarken kremi yaramın üstüne yaymaya başladı nazikçe. Ama bu naziklik bile canımı acıttığı için dişlerimi sıktım. Bir kilometre koşu yapmışım gibi yüzümde terler akıyordu.

Kremi yayma işlemi bittiğinde eline kullanılmamış bezi alıp profesyonelce bacağımın üstünden altına doğru sarmaya başladı. Tabii bu işlemi yaparken bezin yarama olan baskısı yüzünden arada ağzımdan minik iniltiler çıkıyordu. Bu kadar da olurdu canım, en azından ağlamıyordum.

Sarma işlemi bittiğinde "Bitti mi artık?" diye mırıldandım. Cevap vermeden bir tane ilaç ve bir bardak su alıp bana uzattı. Elinden alıp ağzıma attım ilacı, beklemeden suyu da içip oh çektim.

Bir süre sessizlik olduğunda centilmenlik kuralına uyarak "Teşekkür ederim." Dedim.

Kafasını sallamakla yetindi. Kaşlarım çatıldı, öküz.

"Geçen gece neden o adamı vurmaya çalıştın?" Merak ettiğim soruyu sordum.

"Görülecek bir hesabımız vardı, sağolasın sayende ertelendi."

"Ya benim ne suçum vardı? Tuvalete çıktım bi baktım bacağımdan gazi olmuşum." Hem vuruyor hem suçluyor, göte bak.

"Ayrıca işçi adamım ben. Şimdi ne yapacağım? Çalıştığım ilk günün sonunda vuruldum silahla." Babama ne diyecektim lan ben üstelik?..

"İstediğin paraysa bir rakam söyle ve çık git evine. Ama bunları polise haber edersen, yeminim olsun belan oluru-"

"Ay kes be, gururlu biriyim ben. Canımı alacakken az bi parayla kurtulamazsın benden."

"Bak sabrımı zorluyorsun, polisten korktuğumu sanıyorsan çok fena yanılıyorsun. Kimseden korkmam, sadece uğraşmam gereken daha önemli işlerim var." Doğruyu söylediği yüz ifadesinden bile belli oluyordu ama rüşvet alacak biri değildim ben. Benim de gururum vardı. Rüşvet almazdım değil mi?.. Alır mıydım ki?

Ben düşünürken gözümün önünde sallanan el ile kendime geldim ve Pars'a baktım. "Su rüşvet işini tekrar konuşabiliriz aslında." dedim sırıtarak.

Göz devirdi. "Ne kadar istiyorsun?"
Motosiklet alabileceğim bir miktar söyleyecektim. Elimi oyuncu bir tavırla çeneme götürüp "Hmm.." diye mırıldandım. "70 bin kafidir." Direkt onaylamaz diye düşünmüştüm ama kafasını sallayıp "Tamam." dedi sadece.

Zaten böyle bir evin odasına bakarak bile bu adamın zengin olduğunu anlamıştım. Demek böyle miktarlar ona etki etmiyordu. Keşke daha fazla isteseydim diye düşünmedim değil şimdi.

Cebinden çıkardığı son model telefonu alarak birini aradı. "Sami koçum,  defterden 70 binlik çek yaz, getir bana." Telefondan onay almış olacak ki bir şey demeden kapattı aramayı. Birazcık utanmış olabilirdim ama o teklif etmişti bir kere. Hem bir daha bu adamı görmeyeceğim için sıkıntı etmemeye çalıştım.

Çalan kapıyla kafamı oraya çevirdim. Takım elbiseli genç biri çalmıştı kapıyı. "Getirdim abi." deyip elindeki kâğıdı uzattı ona. Pars "Bana değil, şu çocuğa ver." dedi. Sami olduğunu düşündüğüm genç adam kafasını hemen sallayıp bana yönlendi.

"Buyur kardeşim." dedi. Biraz duraksasam da elinden alıp "Teşekkürler." diye mırıldandım kısık sesimle. Neden utanıyordum? Sami denilen çocuk Pars'a baktığında onay almış olacak ki çıktı odadan. İkimiz yine yalnız kaldığımızda "Ayağa kalkabilir misin?" diye sordu.

İlaç sayesinde ağrım azaldığı için kalkabilirim diye düşündüm. "Kafamdan vurulmadım ya, kalkabilirim herhalde." İmalı sesimle konuşup yataktan ayaklarımı sarkıttım. Ardından yere bastığımda pek bir sızı hissetmeden adımlayıp önüne gelene kadar yürüdüm.

Tam önünde durduğumda bir kez daha şahit oldum ne kadar büyük olduğuna. Ben kısa değildim, ama o uzundu kesinlikle. "Bak, nasıl da yürüyebildim."

"İyi, o zaman evine gidebilirsin artık. Bir daha ayak altında dolaşma çocuk."

"Ya siz geldiniz ta evimin tuvaletine kadar, bir de ayak altında dolaşma diyor te Allah'ım ya." Gülmemek için yanağının içini mi ısırıyor ketum surat? "Hadi toparlan, Sami seni evine kadar bıraksın."

"Hay hay, mümkünse bir daha ne seni ne de silahları görmek istemiyorum." dedim.

"Pantolonunun temizleneceğini sanmıyorum, bu eşofmanla idare et. Bekle bir.." deyip yatağın üstünde duran ilk yardım çantasını toparladı. Ardından aşırı etkili ağrı kesiciyi de eline alıp "Bunu da koyuyorum, ağrıya iyi gelir." dedi. Çantayı elime tutuşturdu. "İltihap kapmamaya çalış."

İlk hali aşırı umursamaz olduğu için ondan çok hoşlanmamıştım ama şimdi böyle davranması gözümde iyi bir rol kazanmasına sebep olmuştu. Neyse sayesinde ilkimi yaşayıp vurulmuştum. İlerideki çocuklarıma anıydı canım.

"Umarım o adam hak ettiği bir şey yaptığı için bulup yakalarsın."

"Hak ettiğine emin olabilirsin."

Çıkmadan önce son dakika aklıma takılan şeyle kaşlarımı çattım.

"Sen benim ismimi sormadın. Sorsana." 

Gözümün içine bakarken "Adın ne?" dedi düz bir suratla.

"Çok rica ettin, söyleyeyim bari. Enes, Enes Akay ismim."

"Hadi git, yoksa ben kovarım." dediğinde "Hah, ben gidiyordum zaten." dedim sinirle. Ve ardıma bakmadan çıkıp gittim odadan. Beni karşılayan Sami adlı genç adam "Gel kardeşim, evine bırakayım seni." Kafamı salladım. Beraber koca evden çıkarken ben sadece etrafıma bakınıyordum.

Allah'ım bana da şöyle bir ev nasip et, AMİN.

Bölüm sonu...

Not!
İkisi de escinsel degil hâla.

Keyifli okumalar






Fındık TarlasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin