Keyifli okumalar.
Yeni bölüm için çok darladınız hatta tehdit ettiniz hadi alın o zaman yeni bölümü (kesinlikle tehdit edildiğim için yazmadım)
Annem büyük bir şaşkınlık ve yanlış anlamadıysam özlem parıltılarıyla bakıyordu irice açmış olduğu koyu yeşilleriyle bana bakarken. Onun aksine tepkisiz suratımla yüzüne bakarken kalbime bir sancı girdi. Dilim tutulmuş gibi annemin endişeli suratına bakıyordum öylece.
"Abi sen yolda sorun çıkarırsa hak ettiği müdahaleyi göster demiştin bana. Kaçma girişiminde bulunup benim silahı eline almaya yeltendiği için biraz dağıttım suratını." Ahmet abinin Pars'a yönelik konuşması kulağıma doldu ben tepkisizce durup annemin gözlerinin içine bakarken.
"Enes yavrum!" dedi annem biraz daha yükselttiği ses tonuyla. Bu tepkisizliğim onu korkutmuştu. Gözlerimi ondan çektiğimde gözüm annemin biraz uzağında kalan babama takıldı. Şaşkın olduğu belli olan morluk dolu suratıyla oturmuş olduğum koltuğa ve Pars'a değiyordu gözleri.
"Avanak avanak bakmayın çocuğunuza. Tanıyamadınız mı yoksa?" Alaycıl ses tonunu kullanarak babamın suratına bakarak konuştu Pars. Sesindeki alaycıl tonun yanında bastırdığı sinirli bir ses tonu da vardı.
"Enes, oğlum..." dedi babam ama gerisi gelmedi. Hafif aralık dudaklarını kapatıp ne diyeceğini bilemeyerek düşündü biraz. Olduğu durumdan hoşnut olmadığı yüz ifadesinden de belli oluyordu gayet.
"Seni çok özledim yavrum." dedi annem titreyen sesiyle. "Ulaşamadım sana." Dolan gözleriyle baktı bana. Eşarbını ağzının önüne alıp burnunu içine çekti.
"Çaldığın paralar seni adam yaptı mı baba?" Dağılmış suratına bakarken konuştum soğuk ve mesafeli sesimle.
"Evladınızı geride bırakıp nasıl bir halde olduğunu hiç merak etmediniz mi?" Gözlerim annemdeyken sertleşen sesimle konuştum. "Annem, seni düşünmediğim tek gün bile olmadı yemin ederim. Kurban olurum affet." Ağzımın içinden histerik bir gülüş çıktı ama dudaklarım titriyordu.
"Beni geride bıraktıktan sonra her gün sadece düşünmekle yetindiğin için teşekkür ederim o zaman anne?" Ağzımdan çıkan her kelime bastırılarak çıkmıştı. Ses tonumdaki öfke ve kırgınlığı odadaki herkesin anlamış olduğunu düşünüyordum.
Gözlerim babama değdiğinde sıkmış olduğu yumruğuyla suratıma bakıyordu. Dik bir komunda oturduğum koltuktan yavaşça ayaklandım. Onların bu ezilmiş durumu, zaten arkamda olmayan ailemin de bataklık içinde kalışı bana sahipsizmişim hissiyatı veriyordu.
"Enes yaptık bir hata, hadi affet babanı. Bak sen çektin bize çektirme yavrum."
Bunları söylerken nasıl bir inanç içinde söylediğine şaşırdığım babama baktım.
"Yaptık bir hata ve affet öyle mi?" Şaşkınlığımı bariz şekilde belli eden ses tonumla dediklerini tekrarladım. Bu yüzsüzlüğün sebebini aşırı merak ediyordum. İçimde büyük bir öfke kaynıyor, karnım kasılıyordu yüzlerine, oldukları bu duruma bakarken.
"Cezam neyse çekmeye hazırım oğlum. Bir daha elim taşlaşsa bile öyle bir hataya asla düşmem." Bu dediklerinin arkasında olduğunu, kararlı duran suratından anlamıştım.
"Umrumda değilsin artık. Düzgün bir özür bile dilemek senin için çok zor değil mi? Kimden ne bekliyorum ya." Olduğum yerden kalkıp açık olan kapıya doğru yürüyüp çıktım hızla. Pars'ın onları rencide edeceğini bildiğim için daha fazla muhatap olmak istemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fındık Tarlası
Fiction généraleAilesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.