▪️14

950 139 45
                                    

Önceki bölümden devam 🤭

İyi okumalar

-

On beş dakikadır olduğum yerde bekliyordum. Geçen dakikayı karşımdaki duvar saatinden anlayabiliyordum. Burası deltanın iş yerindeki odası olmalıydı. Bir yatak ve bir koltuk görüyordum. Beyaz yatak örtüsünün parlaklığından belli oluyordu büyük pencerelerinin olduğu. Kapının hemen sağındaki ayakkabılık gibi görünen dolabın üstünde birkaç eşyası vardı.

Mesela bir çerçeve. Çerçevede ki bebek fotoğrafını biraz incelediğinde onun olduğu anlaşılıyordu. Daha bir yaşına bile basmadan çekildiği belliydi. Mavi arabalı zıbının içinde gerçekten çok tatlı görünüyordu. Gülüşünden hiçbir şey kaybetmemişti. Nedense bu fotoğrafa bakınca yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. Fotoğrafın yanındaki peluş köpekle daha da gülümsemiştim. Köpek oldukça yıpranmıştı, sanırım küçüklük oyuncağıydı. Kulağımda bir koyu leke vardı, ne olduğunu anlamaya çalışırken kapının arkasından bir ses duymuştum.

"Kim daha ne kadar orada kalacaksın?"

Az önce olanlar kafama doluşunca odağım kapı olmuştu. Dudaklarımı ısırdığım gibi onun dudaklarının hissini hatırlamıştım. Baskın bir türe göre dudakları çok dolgundu. Dudaklarının hareketini hatırladıkça içim titriyordu. Elimi kalbimin üstüne koyarak sakinleşmeye çalıştım.

"Her neyi hayal ederek heyecanlanıyorsan yapma Kim!"

"Bağırma bana!"

Kalın sesinin yükselmesi sinirimi bozduğu için anında cevabını vermiştim.

"Tamam bağırmıyorum, ama böyle bir yere varamayız dışarı çık konuşalım"

Aptal mıyım ben? Sanki olanları benim üstüme yıkmayacakmış gibi bir de anlayışlı konuşmaya çalışıyordu. Hepsi kurdum yüzündendi.

"Bu kadar utanma. Olanın sorumlusu sen değilsin Kim çık hadi"

Haklıydı sanırım... Elim kapının kilidine gittiğinde derin bir nefes aldım ve kilidi açtım. Kapıyı ben açmadan arkadan açılmıştı. Kenara çekildim kapıyı açarken. Gözlerimi onunla göz göze gelmemek için kaçırıyordum. O kapıda dururken bir an neden hala burada durduğumu düşünerek yanından geçerek masasının önüne geldim.

"Şu belgeler, doldurup gideyim"

Arkamdan adım seslerini duydum. Bir süre sonra göz kontağıma girdi. Masasının yanındaki çekmeceyi açıp kağıtları masaya koydu. Onları alıp masanın önündeki koltuğa oturdum. Bir kağıda kişisel bilgilerimi girerken o da sandalyesine oturmuştu. Gördüğüm kadarıyla dirseklerini masaya koymuş, ellerini birleştirmişti. Çenesini ellerinin üstünde sabitlemişti. Şuan fark ettiğim bir diğer şey ise az önce üstünde olan takım ceketinin üstünde olmamasıydı. Askıdaydı. Sadece gömlekleyken gerçekten güzel görünüyordu. Diğer kokulacak taraf ise iki düğmesinin açık olmasıydı. Aklımı çeliyordu resmen. Beyaz teni resmen siyah gömlek içinde parlıyordu. Aklıma dolan terbiyesizce düşünceleri atmak için yutkundum.

"Beni inceleyeceğini şunu doldursan mı artık?"

Kendime gelmemle kızarmıştım. Kağıdın yarısına bile gelemediğimi fark etmiştim. Hızlıca yazarak kağıdı ona uzattım. Diğer kağıdı verdiğinde onu da doldurmaya başlamıştım.

"Her şeyi detaylıca anlat, biliyorsun önemli"

"Zaten anlatacak pek bir şeyim yok, baygındım"

"Ne talihsizlik ruh eşini bulduğun an baygındın, hatırlamıyorsun"

Bitirdiğim kağıdı bırakırken kaşlarımı çatarak ona bakmıştım. Şuan gerçekten suratına bir yumruk geçirmek istiyordum. Ona baktığımda görmüştüm bileğini. Gömleğin düğmesi hemen yanında duran çiçekler ile kaşlarımın çatıklığı yumuşamıştı. Gardımı ona karşı çok çabuk düşürüyordum. Ben böyle birisi değildim ben ama onda bir şey fark ettiğimde ya da ondan anlayış gördüğümde teslim oluyordum.

Benim onun bileğine baktığımı anladığında kolunu bana uzatmıştı. Masaya koyduğunda yüzüne baktım. Diğer eliyle kolundaki düğmeyi açarak yukarı sıyırdı. Bileğinden eline doğru uzanan mavi lotus çiçeği büyüleyici görünüyordu. Kendi çiçeklerime hiç bakmamıştım, yara bandını çıkarmadan ayna karşısına geçiyordum. İlk defa onda görmek garip olmuştu.

Ellerimi kucağıma indirmiştim kendimi kaybedip dokunmamak için. Ellerimi yumruk yaparak kendimi sıkıyordum. Gözlerimi kolundan ayırıp yüzüne baktığımda gözleri boynumdaydı. Refleksle elim yara bandı üstüne gitmişti. Çiçeklerinde küçük ışıkla şaşırmıştım.

"Bu nasıl olur, parlıyor..."

Şaşkınca çiçeklerine bakıyordum. Diğer elimi eline uzatıp üstüne koydum. Çiçeklerime bandın üzerinden okşamaya başladım. Parıldayan çiçeklere büyülenmiş gibi bakıyordum. Elim okşamaya devam ediyordu bir yandan.

"Kim... Evet güzel görünüyor ama yapma"

Gözlerimi yüzüne çıkardım.

"Ne- ah tamam anladım"

Elimi ondan çekerken ayağa kalkmıştım. Yine kızarmıştım. Bazen unutuyordum çiçeklerin verdiği etkiyi. Derin nefesler alarak o da ayağa kalktı. Tam arkamı dönmüş gidiyorken konuştu

"İyi olduğunda konuşalım Seungmin"

-

Bölümü beğendiniz mii?

Diğer bölümde görüşelim

💜💜💜

Twilight - Chanmin / Omegaverse Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin