5. Bölüm: Kalbim seni duymak istiyor
-Dolunay'dan birkaç saat önce-
"Size verdiğim adresin kamera kayıtlarına ulaşabildiniz mi?" Hongjoong, dışardan gelmiş, ceketini bir hışımla çıkardıktan sonra ve bedenini rahat koltuğa atmadan hemen önce telefonundan oyun oynadığı belli olan vampire öfkeyle sormuştu.
"Evet, telefonuna bakma zahmetine girsen saatler önce izlemiş olurdun."
"Benimle düzgün konuş." Hongjoong, halen oyununu rahatça oynamaya devam eden oğlana doğru çıkıştığında, umursanmadığını gösteren bir omuz silkme almıştı yeniden. Sonrasında ise uzandığı koltukta son derece yavaş hareketlerle telefonunu çıkarıp izlemeye başlamıştı.
Başta her şey normaldi. Vampirlerden birisi koluna taktığı bir kadınla karanlık bir sokağa girmişti. Kadının rızası olduğu ya da içtiği bir şeylerden dolayı içinde bulunduğu durumu umursamadığı belliydi. Koluna girdiği vampirle karanlık olsa da öpüşmeye başladıkları belliydi. Birkaç dakika sonra işlerin iyice ilerlemesiyle Hongjoong'un midesi bulanmıştı. Hızla bu kısımları ileri sararken, en sonunda vampir, niyetinde asıl olan şeyi yapmaya karar vermişti. Karanlıkta bile kan kırmızısı gözleri kendini belli etmeye başlamışken, kız gördüğü görüntü ile tam o anda kaçmaya çalışmıştı. Çığlık atıyor, bağırıyor ve vampirin bedenini itmeye çalışıyordu. Bu çabası yaklaşık bir dakika kadar sürmüştü. Sonunda ise Hongjoong'un da beklediği gibi vampir dişlerini kıza geçirmiş ve sokağın başında bir gölge belirene değin de kadının kanını içmeye devam etmişti.
Hongjoong kayıtların sesi olmadığı için içten içe küfrederken, vampir kızı hızla ittirmiş ve muhtemelen çoktan ölmüş bedenin üstüne basarak geçip gitmişti. Önündeki gölgeyle konuşuyordu. Ve gölge de büyük ihtimalle son birkaç gündür aradığı avcıya, Mars'a, aitti.
"Mars..." diye geçirdi içinden Hongjoong. Uzun zamandır kendisine dert olmuş biriydi ve yılların sonunda ancak ismini öğrenebilmişti. Adamlarının çoğunu acımasızca öldüren bir gölge gibiydi.
Ta ki geçtikleri aya kadar.
Yaptığı avları neredeyse beş katına çıkarmış, öldürdüklerine karşı daha da vahşileşmiş ve en kötüsü dalga geçer gibi yıllardır aradığı ismini uzun zamandır sağ kolu olarak düşündüğü vampirlerden birisinin parçalanmış bedeninin yanına, sokağın pis taşları üzerine, koyu kırmızı kanla yazıp gitmişti.
Kamera kayıtlarında sadece gölgesi olsa bile yumruklarını sıkmaktan ve öfkeyle dişlerini gıcırdatmaktan kendisini alamıyordu Hongjoong. Kendisini dizginlemekte zorlanarak, ekranda izlediği görüntülere odaklanmaya çalıştı. Geriye sardı ve gözleri, yeniden vampirin kadına saldırdığı anı yakaladı. Vampirin kan kırmızısı gözleri, saldırının şiddetini ve kadının çaresizliğini bir kez daha gözler önüne seriyordu.
Hongjoong, bu görüntüleri izlerken içinden küfretti; kızın çığlıklarıyla birlikte kaçmaya çalışması ve vampirin onu tutarak dişlerini boğazına geçirmesi, içinde kendisinin iyi bir lider olamadığını söyleyen tarafını uyandırıyordu.
Sanki bu an, yılların birikmiş öfkesini ve hayal kırıklığını bir noktada toplayıp onu patlama noktasına getirmişti. Bu yüzden de artık Mars'ın adını duyduğunda bile içindeki nefret ve öfke daha da büyüyordu.
Altında çalışan yüzlerce hatta belki de binlerce vampir vardı. Tabiki hepsinin sözünü dinlemesini beklemiyordu lakin yine de devam eden vahşi ölümler hak etmediği bir şeydi.
Ki bunu öldürmesine ses etmese dahi 'Mars' denilen avcı sadece kan içiyor diye bile onlarca adamını öldürmeye devam etmişti.
Ekranın köşesindeki gölgeyi dikkatlice izledi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bellyache
Fanfiction》 SeongJoong + Vampire 《 Avcı, ayın parlak ışığında, soluk beyaz tenini sergilemekten çekinmeyen vampiri görür. Vampir de bir binanın tepesinden kendisine nişan alan avcıyı.