18. Bölüm: Kalbimde çok fazla yara var, kanamasını durduramıyorum
Gece yarısı kilisenin taş duvarları soğuğu içeri hapsediyor; rüzgâr, kapı aralıklarından içeri sızarken kilisenin içine ürpertici bir hava katmaktan çekinmiyordu. Mumlar, soluk alevleriyle titreyip sönme tehlikesiyle mücadele ederken, ortama derin bir sessizlik hâkimdi. Kilise, gecenin karanlığını üzerine örtü edinmişken, siyahlara bürünmüş genç bir adam arka sıraların birinde sessizce oturuyordu. Zihni karmaşıktı, bir ağırlık gibi içine çökmüş hisleri tırnaklarını atmayı unutan kalbine geçirmişti.
Gecenin en sessiz olduğu bu saatlerde Mingi, Yunho'nun adımlarını duyar duymaz aynı tırnakların yine göğsünü parçalamaya başladığını hissedebiliyordu. Başını hafifçe kaldırmış ve karanlıkta ilerleyen bedenin ince, uzun siluetini izlemeye başlamıştı. Elinde değildi. Gözleri her seferinde ona kayıyordu. Ve aniden avcıdan aldığı mesaj düşünüldüğünde Mingi, onun bu bakışlarını fark ettiğini, belki de durumdan hoşlanmadığını söylemek için buraya çağrıldığını düşündü. Gözleri bu düşünceyle hemen kucağına inmiş, bedeni utanç dalgasıyla sarsılmıştı.
Bu sırada Yunho sessizce içeri süzülmüş ve derin bir nefes alarak vampirin yanına doğru yürümeye başlamıştı. Adımlarında en ufak bir tereddüt yoktu. Bakışları, başını eğmiş halde oturan adamdaydı o saniyelerde. Kilisenin soğuk taş zemininde yankılanan ayak sesleri eşliğinde Mingi'nin yanında durmuş ve tereddütle oturmuştu. İkisi de bir süre sessiz kaldı; sadece rüzgârın dışarıdaki uğultusu ve mumların hafif cızırtısı duyuluyordu. Yunho, Mingi'ye bakarken içindeki suçluluğu bastırmaya çalışıyor, Mingi ise o sırada buraya ne için çağrıldığına dair uydurduğu korkutucu düşüncelerin altında eziliyordu.
Bilmiyordu ki avcı aslında onu, ön yargılı davrandığı anların kalbinde bıraktığı acı ve ağır pişmanlığın yükünden kurtulabilmek için çağırmıştı.
"Gece yarısı buraya gelmek zor oldu mu?" diye sordu Mingi en sonunda tereddüt ederek. Sesinin titrememesi için başını kaldırmamıştı. Bakışları, onunla konuşurken Yunho'nun gözlerinden kaçıyor, hissettiklerini belli etmek istemiyordu.
Korkuyordu vampir ilk kez yaşadığı bu durumdan ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
"Hayır, zor olmadı."
Sesinde bir ağırlık vardı, sanki söylemek istediği başka bir şey vardı ama kelimeleri toparlayamıyordu. Gözlerini yere dikmiş ve ellerini birleştirmişti. Sessizlik bir kez daha aralarına çökerken avcının içinde büyüyen pişmanlık, konuşmasını zorlaştırıyordu. Ama artık daha fazla susmak istemiyordu. Daha fazla görmezden gelmek istemiyordu.
Hissettiği vicdan azabı ona yetmişti.
"Mingi," diye başladı, gözlerini sönmüş geceleri andıran mat harelere dikmişken, "sana bir şey söylemem gerekiyor."
Mingi, Yunho'nun yüzündeki ciddiyeti fark ettiğinde nefesini tuttu elinde olmadan. Konuşmanın nereye gideceğini kestiremiyordu, ama bir şeylerin değişmek üzere olduğunu hissediyordu. "Ne hakkında?" diye sordu, sesi her zamankinden daha kısık çıkmıştı.
Tıpkı bir korkak gibi...
"Son zamanlarda sana karşı nasıl davrandığımı düşündüm... ve fark ettim ki, sana haksızlık ettim. Seninle ilgili bazı şeyleri yanlış anladım, ön yargılarım vardı ve bu yüzden vicdan azabı çekiyorum."
Mingi sözler karşısında hafifçe irkildi ama bakışlarını kaçırmadı. İçindeki karmaşık duygular dolup taşıyordu. Kendisinden özür dilenmesi kesinlikle beklediği bir şey değildi. Onun samimi olduğunu görebiliyordu. Yine de, buna vicdan azabı demesi içinde açmaya çalışan çiçekleri soldurdu, yapraklarının şiddetli rüzgarlar eşliğinde savrulup parçalanmasını sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bellyache
Fanfiction》 SeongJoong + Vampire 《 Avcı, ayın parlak ışığında, soluk beyaz tenini sergilemekten çekinmeyen vampiri görür. Vampir de bir binanın tepesinden kendisine nişan alan avcıyı.