3. Bölüm: Çalınan ruhların sessizliği
Seonghwa, eve gitgide daha çok yaklaştığında, sessizliğin daha da arttığını fark etti. Garaja girip motorunu park ettiğinde, birkaç kez derin nefes alarak kendini sakinleştirmeye çalıştı. Ancak, içindeki öfke ve hayal kırıklığı hala tazeydi. Hongjoong ve onun vampir arkadaşları ellerinden kaçmıştı ve bu, avcının gururunu incitmişti.
Şu an yapabileceği tek şey ise eve gidip olanları Jongho ve Yunho'ya anlatmaktı.
Kapıyı açıp içeri girdiğinde, Jongho ve Yunho'nun oturma odasında olduklarını gördü. Jongho, her zamanki gibi ciddi bir ifadeyle oturuyor ve televizyonda dönen eski maçlardan birisini izliyordu. Yunho ise hafif bir gülümsemeyle Seonghwa'ya bakmıştı. Elinde beyaz, üzerinde golden köpeği resmi olan bir kupa vardı ve gülümsemesi Seonghwa'nın içindeki karmaşayı daha da arttırıyordu.
"Bir dahakine hepsinin kökünü kazıyacağım," diye homurdandı Seonghwa, sinirli bir şekilde ceketini çıkarırken. Yüzünde hala vampire ait kanın izleri vardı ve bu izler, onun yüzünde yer edinen siniri belirginleştiriyor, ne kadar sinirli olduğunu gösteriyor gibiydi.
Yunho, Seonghwa'nın bu aralar sık sık sinirlenmeye başladığını fark etmişti ve bu yüzden yüzündeki gülüş gizli bir endişeyle gölgelendi.
"Neler oldu?" diye sordu Jongho maça ara verilmesiyle birlikte kaşlarını çatarak. "Rapor?"
Seonghwa, derin bir nefes aldı ve olanları anlatmaya başladı. Hongjoong'un kaçtığını, onunla birlikte iki vampirin daha olduğunu ve sadece birini alt edebildiğini anlattı. "Diğerleri ellerimden kaçtı," diye ekledi, öfkeyle yumruğunu sıkarak. "Ama tekrar karşılaşacağız. Bu iş daha bitmedi."
Yunho, Seonghwa'nın sinirli halini görmekten hoşlanmamıştı. O her zaman sakin ve soğukkanlıydı, ama bu gece farklıydı. Daha doğrusu son zamanlarda çok farklıydı. "Sakin ol, Seonghwa," dedi, hafif bir ses tonuyla. "Orada neredeyse hayatından olacaktın ama sen bir şekilde kaçmayı hatta birisini öldürmeyi bile başardın. Herkes hata yapabilir. Önemli olan bir dahaki sefere hazır olman."
Bu sözler ne yazık ki Seonghwa'yı sadece daha da sinirlendirmişti. Yunho'nun onu teselli etmeye çalışması hoşuna gitmişti, ama aynı zamanda gururunu da incitiyordu.
"Beni teselli etmene gerek yok," diye çıkıştı, gözlerindeki öfke parıltılarıyla. "Benim işim bu. Onları avlamak. Ve ben işimi düzgün yapamadım."
Jongho, Seonghwa'nın bu tepkisine karşı soğukkanlılığını korumaya çalışıyordu. "Seonghwa, hepimiz insanız. Bazen işler istediğimiz gibi gitmez. Ama bu, pes edeceğimiz anlamına gelmez. Önümüzdeki sefer daha hazırlıklı oluruz."
Seonghwa, Jongho'nun sözlerini duymazdan geldi. Gözlerini Yunho'ya dikti ve "Senin bana akıl vermene ihtiyacım yok," diye neredeyse hırlarcasına konuştu. Yunho, Seonghwa'nın bu kadar sert bir şekilde tepki vermesini beklemiyordu ve biraz şaşırmıştı.
Avcının bu kadar agresif olmasına alışık değildi.
Seonghwa'nın, Yunho'nun yüzündeki şaşkınlığı fark etmesiyle hareketleri için içten içe pişmanlık duymaya başlaması neredeyse eş zamanlı olarak gerçekleşmişti. Ama bu pişmanlık, öfkesini bastırmasına yetmiyordu ne yazık ki. "Sadece işime odaklanmam lazım," dedi, sesinde biraz daha yumuşama olsa da hala sert bir ton vardı. "Safkanları öldürüp paramı almaya devam edeceğim. Ta ki kökleri kazınana kadar!"
Seonghwa'nın sert çıkışı odada soğuk bir atmosfer yarattı. Yunho, onun öfkesini anlamaya çalışırken, içindeki karmaşık duygularla başa çıkmaya çalışıyordu. Seonghwa'nın agresifliği, Yunho'yu hem endişelendiriyor hem de kafasını karıştırıyordu. Onun bu şekilde davranmasına alışık değildi ve bu, Yunho'nun ona tam olarak ne olduğunu daha da merak etmesine neden oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bellyache
Fanfiction》 SeongJoong + Vampire 《 Avcı, ayın parlak ışığında, soluk beyaz tenini sergilemekten çekinmeyen vampiri görür. Vampir de bir binanın tepesinden kendisine nişan alan avcıyı.