6. Bölüm

82 21 161
                                    

6. Bölüm: Beynimin içindeki bu fırtınalar, bırak yağsın.

"Sen... demek vampirdin."

Hongjoong'un gözleri, Seonghwa'nın, hayır Mars'ın, gözündeki, sanki elle çizilmiş gibi duran beyaz yıldızın parıltısına kilitlenmişti. Yıldız bir çemberin içindeydi, çember ise diken benzeri çizgilerle çevriliydi. Bu bir pentagramdı. Tepesi aşağıya bakan, karanlık bir pentagram. Vampir, uzun yaşam süresinin ona getirdiği ayrıcalıkla bunun ne anlama geldiğini biliyordu.

Bir büyü...

Bu tür pentagram, şeytani güçlerle, kaos ve yıkımla ilişkilendiriliyordu. Onun çevresini saran dikenli çember ise gücün veya enerjinin sınırlı olduğunu ve serbest bırakılmasının engellendiğini gösteriyordu. Sembol, onun merak ettiği soruların birer cevabı gibiydi adeta. Şekli, uzun yıllar önce bir kitapta görmüştü ve hayal meyal hatırlıyordu. Yapılmasının oldukça zorlu ve can yakıcı olduğunu biliyordu Riskliydi. Ve eskiden bunu insanlar vampirlerin güçlerini bastırmak için kullanıyordu.

Seonghwa, bastırılmış bir vampirdi.

Hongjoong, büyünün gücü zayıflamaya başlamış olmalı diye geçirdi içinden vampir tarafının bu kadar kolay ortaya çıkabildiğini fark ederek. Bu farkındalık ise içindeki öfke ve şaşkınlığı bir an için durdurmuş, fırtına öncesi sessizliğe çevirmişti kendisini.

Mars, içindeki karanlığı ve öfkeyi kontrol altına almak için derin nefesler alıyordu bu sırada. Hongjoong'un bileğinden damlayan kanın cazibesiyle başa çıkmak zorundaydı. Vampirin alaycı ifadesi, diğerinin içindeki avcı içgüdülerini daha da kışkırtıyordu.

"Evet," dedi Mars, gözlerini Hongjoong'dan ayırmadan. "Ben de bir vampirim. Ama senin gibi değilim."

Hongjoong, avcının sözleriyle birlikte bir adım geri çekildi. Yüzü alayla gerilirken dudaklarından kısa bir "Hah?" sesi döküldü sadece.

Mars, içindeki öfkeyi bastırmaya çalışarak konuşmaya devam ederken derin bir nefes çekti ciğerlerine. Böylece kanın kokusu burnunun en derinliklerine kadar işlemiş, tüm vücudundaki boşluklara adeta dolmuştu. "Ben, senin gibi, güç ve kontrol için kan içmiyorum. Sadece bu lanetli hayatta bir yer bulmaya çalışıyorum."

Hongjoong, Mars'ın sözlerini dinlerken içindeki öfkenin yerini merak almaya başlamıştı. Karşısındaki adamın ne saçmalayacağına dair muzip bir merak...

"Peki, o zaman neden benim adamlarımı avlıyorsun?"

Mars, gözlerini Hongjoong'un gözlerine dikerek cevap verdi. Başta soluk olan yıldız şeklinin parlaklığı adamın zorlanmasıyla artmış gibiydi. "Çünkü senin adamların, insanları avlıyor. Eğer senin adamların bu kadar acımasız olmasaydı, belki de yollarımız hiç kesişmezdi."

Mars, artık genişçe gülümsüyordu. "Ve siz kibirlilerin ellerim altında can vermesinden, bana yalvarmasından zevk alıyorum."

Avcının gözleri, Hongjoong'un bileğinden damlayan kanın cazibesiyle savaşırken daha karanlık ve keskin bir hal aldı. İçindeki öfke ve hayatta kalma içgüdüsü, onu daha saldırgan bir tavır benimsemeye zorladı. Karşısındaki vampirin alaycı ifadesi, Mars'ın içindeki avcı içgüdülerini daha da kışkırtıyordu.

"Senin gibi olmayacağım, Hongjoong. Ben, sizin gibi kan içmek istemiyorum," dedi aşağılayıcı bir şekilde gözlerini vampirin gözlerine dikerken. Sesi yoğun bir tiksintiyle kabarıyordu. "Benim tek amacım, sizin gibi canavarları gebertmek. Acı içinde yok olmalarını sağlamak."

Hongjoong, avcının sözleri karşısında hafifçe kaşlarını çatmıştı. "Beni küçümsemeye devam et! Ama unutma ki ben bu şehirdeki en güçlü vampirlerden biriyim. Senin gibi biri hilelere sığınmadan benim karşıma çıkmaya cesaret edemez."

BellyacheHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin