16. Bölüm: Ruhumun içindeki karanlığı görmek istemezsin
"Sizinle yeniden bir araya gelebilmek benim için onur, Savcı Jung Wooyoung."
Wooyoung, karşısında duran bu adamı elbette ki tanıyordu. Sonuçta o Choi San'dı. Bakan'ın biricik oğlu. Birkaç kez pek de iyi sayılmayacak şekillerde karşılaştığı ve her seferinde de kalbini hızla çarptırabilen o kişi...
Otelin koridorlarındaki parlak sarı ışığın altında dikkat çekici bir şekilde duruyordu. Hep göz alıcı bir zarafete sahipti; ancak bu gece, derin gözlerinin altına yerleşmiş yorgunluk izleri, onun doğal ışıltısını gölgede bırakmış gibiydi. Solgun teni, normalde sağlıksız görünmeyecek kadar canlıydı, ama şimdi karşısındaki adamı solmuş, sanki içten içe tükenmiş birisi gibi gösteriyordu. Keskin bakışları, yorgunluk ve endişeyle gölgelenmiş, her zaman gözlerinde gördüğü o huzurda artık sabırsızlık nişanesi olan koyu karanlık noktalar belirmişti. Saçları dağınık, kıyafetleri her zamanki gösterişinden yoksundu. Üzerinde koyu gri bir pantolon ve tişört vardı. Kıyafetler yer yer lekelenmiş, özenden yoksun bırakılmış ve açıkça umursanmamıştı.
Wooyoung onu dikkatle ne kadar incelerse yine adamda o kadar farklı şey bulabilirdi elbette ama yapmadı, gözlerini onun birkaç gündür ne kadar şeyle uğraştığını gösteren kıyafetlerden çekti. Genç vampir, San'a hep bir mesafe koymuştu. İçgüdüsel olarak ondan uzak durmaya çalışıyordu. Bakan'ın oğlu olması, ona daha dikkatli davranması gerektiğini düşündürtüyordu. Ne kadar çekici ve gizemli görünse de, yaklaşmak istememişti. Fakat şimdi...
Şimdi her şey çok farklıydı işte.
Kendisine bir nebze olsun gelmeyi başardığında hemen kaşlarını çattı ve istemsizce geri çekildi. Kalbi hızla çarparken nefesi daralıyordu. Sorusunu yineledi. Artık sesi daha sertti.
"Burada ne yapıyorsun, San?"
San, karşısındaki bu duruma hazırlıklı gibi görünüyordu. O sakin tebessüm halen dudaklarındaydı ve elindeki kağıtları hafifçe sallarken, gözlerini Wooyoung'un gözlerinden ayırmamak konusunda ısrarcıydı.
"Seni görmeye geldim Savcı'm." dedi yeniden.
Genç vampirin çenesi kasılmıştı. "Bana o unvanla hitap etme," diye uyardı. Hafif titreme, karşısındaki adamın sinirlerinin üzerinde yürüdüğünü belli ediyordu. Bu durumu hiç sevmemişti; hele de San'ın bu kadar rahat olmasından nefret etmişti. O, sadece Bakan Choi Kang'ın oğlu değil, aynı zamanda bu işin ne kadar derinlere karıştığını göstermeye çalışan büyük bir işaretti.
"Bakan'ın oğlusun," diye mırıldandı Wooyoung, daha çok kendine hatırlatmak ister gibi. "Şu an babanın yanında olmalısın, benim bile öğrenmek istemediğim geçmişimi ne diye kurcalıyorsun?"
Gözlerini hafifçe kıstı duyduklarıyla San, yüzündeki tebessüm daha da derinleşmişti. "Bunun basit bir cevabı yok Wooyoung," dedi yumuşak bir sesle. "Ama senin geçmişinle alakalı her şeyin peşine düştüm. Çünkü senin geçmişin... beni ilgilendiriyor."
Vampirin zihni bu sırada hızla çalışıyordu. Kimsenin geçmişini araştırmasını ya da bu kadar derine inmesini beklememişti, üstelik neden ilgilendiğini de tam olarak anlayamıyordu.
"Neyden bahsettiğini bilmiyorum," dedi zorlukla. Sesi titremese bile içinde bir fırtına koptuğunu belli ediyordu. "Geçmişim... pek de hatırlanacak bir şey değil."
San, başını hafifçe eğdi ve kağıtlardan bazılarını dökmeden göstermeye çalıştı. Resmi mühürler ve damgalarla doldurulmuş bir dizi belge herkes tarafından görülebiliyordu artık. Belgelerin bir kısmı resmi dokümanlar gibi görünürken, diğer kısmı sanki gizlice ele geçirilmiş gibiydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bellyache
أدب الهواة》 SeongJoong + Vampire 《 Avcı, ayın parlak ışığında, soluk beyaz tenini sergilemekten çekinmeyen vampiri görür. Vampir de bir binanın tepesinden kendisine nişan alan avcıyı.