2. Bölüm: Avcı ve Av
"Yakaladım seni," Hongjoong'un sesi, Seonghwa'nın derinliklerine işleyen iç yakıcı bir fısıldama gibi yankılanıyordu "pısırık kedicik."
Vampirin kızıl gözlerindeki vahşi parıltıyı en derinlerinde hissedebiliyordu avcı. Kararlı bir şekilde kontrolü elinde tutmaya çalışıyordu. Kalbinin hızlı atışlarıyla mücadele ederken, azalan karın ağrısı tekrardan gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Sırtındaki ağır silahın altında yavaşça ezildiğini hissetti. Eller karnına doğru kıvrılırken yüksek, tiz bir ses çınladı kulaklarında.
"Oh, yoksa korktun mu benden?" Hongjoong anında ciddileşirken, Seonghwa'nın kıvrılmış titreyen haline yalandan bir şaşırmayla birlikte tekrar gülmeye başlamıştı "Altına falan da yaparsın sen şimdi."
"Kapa çeneni!"
Seonghwa, sırtındaki keskin nişancı tüfeğini daha fazla ağırlığını taşımamak için çıkarıp atarken, ani bir hareketle ayaklanmıştı. Gözleri öfkeyle parıldıyor, köşeye sıkışmış bir hayvanın vahşiliğiyle karşısında gülümsemeye devam eden vampire bakıyordu.
"Aigo, gerçekten de pısırık bir kedi çıktın. Ne yapacaksın, tırmalayacak mısın şimdi de?"
"Senin gibilerden çok öldürdüm küçük vampircik, o yüzden başta da dediğim gibi çeneni kapasan iyi olur. Belki o şekilde daha az canını yakarım."
'A'ları uzatarak "Vay!" dedi Hongjoong. Bir yandan da yavaş ritimli bir alkış tutuyordu. "Nereden çıktı bir anda bu özgüven?"
Avcının eli bacağındaki bıçak kemerine doğru uzanırken, gözleri karşısındaki vampirden ayrılmıyordu.
"İyi," onun bu bir anda yükselen özgüveninden sıkıldığından, kollarını karşısındaki adamın saldırısına açık bir şekilde tuttu Hongjoong. Kolları yanlarına açılmıştı, gözleri eğlence arayışı ile karşısındakine kilitlenmiş haldeydi. "Öldürmeye çalış beni, tıpkı diğerleri gibi."
Avcının bir anda üzerine atılmasıyla ellerini arkasında topladı vampir. Tek yaptığı hızlı bıçak darbelerinden kaçınmaktı. "Ama eğer bir dakika içinde bana en ufak bir zarar veremezsen kanının tadına bakmaktan bir hayli keyif alacağım."
Seonghwa, Hongjoong'un alaycı tavırlarına rağmen kararlılığını yitirmedi. Parmak boğumları bıçağını sıkıca kavramaktan bembeyaz olmuştu. Tereddüt etmeden saldırıyordu. Ancak, Hongjoong'un hızı ve çevikliği karşısında bir hayli zorlandığı da gün gibi ortadaydı. Vampir, her darbeden ustalıkla kaçıyor, adeta dans eder gibi hareket ediyordu. Seonghwa'nın bıçağı ise bu sırada sadece boşluğu kesiyordu.
Hongjoong, eğlenmiş bir şekilde karşısındaki adamın boşa giden çabalarını izledi bir süre daha. "Daha hızlı, kedicik," diye alay etti, bir bıçak darbesinden son anda kaçarken. "Yoksa seni avlayacağım."
Seonghwa, tükenmeye başladığını hissediyordu. Kalbi hızla çarpıyor, nefesi düzensizleşiyordu ancak pes etmeye niyeti yoktu. Derin bir nefes aldı, son bir hamle yaparak Hongjoong'un göğsüne doğru bıçağını savurdu.
Hongjoong, bu sefer hareket etmedi. Seonghwa'nın bıçağı tam olarak hedefini buldu ama beklediği etkiyi yaratmadı. Vampir, elini bıçağın üzerine koyarak onu çıkarmış ve yere atmıştı. Bıçağı süsleyen koyu kırmızı kan asfaltın üstüne sıçramış, adamın beyazlar içindeki gömleğini de kızıla boyamıştı.
Göğsünde kızıl bir çiçek yeşermiş gibiydi sanki.
Hafifçe gülümseyerek, elinde kalan kanı gömleğin temiz olan yerlerine sildi Hongjoong. "Bunu yeni almıştım." dedi bir süre ortası bıçak yüzünden delinmiş ve kan lekelerine bulanmış gömleğine üzülerek bakarken.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bellyache
Fanfic》 SeongJoong + Vampire 《 Avcı, ayın parlak ışığında, soluk beyaz tenini sergilemekten çekinmeyen vampiri görür. Vampir de bir binanın tepesinden kendisine nişan alan avcıyı.