9. Bölüm: Karanlığın fısıltıları
Seonghwa'nın adımları yankılanıyor, geniş odadaki sessizliği adeta bir bıçak gibi kesiyordu. Her adımı, içinde patlayan fırtına yüzünden normalden daha sertti; kontrol edemediği düşünceler, kâbus gibi çöken anılar zihnini sarıyordu. Parmak uçlarıyla duvarları yoklayarak ilerledi, yüzeyin soğukluğu iliklerine kadar işliyordu. Zihnindeki karanlık dalgalar, onun mantığını ve iradesini tehdit ederken, derin bir nefes alarak kontrolü ele almaya çalıştı bir süre.
Tıpkı birkaç gündür olduğu gibi.
Ama Mars, bu kontrol çabasına asla izin vermemekte kararlıydı. Kişilik, fark edilmesiyle birlikte kendini rahatça Seonghwa'ya göstermeye, zihninde tıpkı bir parazit gibi dolaşmaya başlamıştı. Genel olarak sessizdi fakat avcı onun tehditkâr karanlığını neredeyse her an hissedebiliyordu.
Neyse ki şu ana değin fazla saldırgan sayılmazdı ve Seonghwa bunun Mars adındaki diğer kişinin bir şeyler planlamasından olduğunu düşünüyordu.
"Seonghwa..." Ses, zihninin derinliklerinden yükselerek tüylerini diken diken etti. Mars'ın varlığı o kadar yoğundu ki, neredeyse fiziksel bir varlık gibi hissediliyordu. Soğuk, alaycı ve durdurulamaz.
"Sen benim üzerimde kontrol sahibi değilsin," diye fısıldadı Seonghwa, sesinin titrediğini fark ederek. Ancak bu fısıltı, Mars'ın vahşi kahkahası altında hızla ezilip kaybolmuştu. "Ben senin güçlü kalmanı sağlıyorum Seonghwa-yah. Beni kontrol edemezsin. Bunun için uğraşma."
Mars'ın bedeninde bıraktığı güçlü etki tıpkı yüzeye çıkmaya hazır bir volkan gibi kaynıyordu. Yine de avcı onda garip bir burukluk hissediyordu. Onunla konuşuyor, düşüncelerini tırmalıyordu ama bir şey vardı. Emin olamasa da bedeninde kurmaya çalıştığı üstünlük daha çok Seonghwa'ya güç gösterisi yapmak için gibiydi.
Sonuçta hayatı boyunca varlığını gizlese de hep orada olmuştu. Gücü eline alacağı kısmı biliyordu. Mars, sabırlıydı. Hep sabırlı olmuştu. Ve şimdi, Seonghwa'nın yaşadığı şeyler onu az da olsa etkilemiş gibiydi.
En azından Seonghwa hastalık hakkında yaptığı küçük araştırması sonucunda böyle düşünüyordu.
Adımları hızlanırken, kalbi göğsünde, kafesteki bir kuş misali çırpınıyordu. Seonghwa, kendisini odasına doğru adeta sürüklüyorken, başındaki uğultu giderek daha da yoğunlaşmaya başlamıştı. Mars'ın fısıltıları, zihnini ele geçiren kâbuslar gibi, tüm düşüncelerini boğuyordu artık.
Özellikle de evden ayrılan ve geri gelmeyen Yunho'nun onda bıraktığı psikolojik hasar ele alındığında Mars'ın ortaya çıkmaya çalışması pek de garip sayılmazdı.
Odaya vardığında kapıyı hızla kapattı, kilitleyerek dış dünyayı kendinden uzak tutmak istedi. Etrafını çevreleyen duvarlar, dışarıdan gelebilecek her türlü ses ve tehlikeye karşı bir sığınak gibiydi. Fakat avcı içindeki tehlikeye karşı ne yazık ki bir sığınak bulamamıştı.
Karanlık odada tek başına kaldığında, Mars'ın varlığı tüm benliğini ele geçirmek istercesine bir ağırlıkla, düşüncelerinde yeniden gezintiye çıkmıştı. Dışarıdan gelecek tehlikelerden korkmuyordu; korkusu tamamen içindeydi. Mars, sinsi bir yılan gibi, ruhunu yavaşça sarıyor, zihnine zehrini akıtıyordu.
"Benimle savaşmak boşuna, Seonghwa-yah. Bu mücadele seni sadece daha fazla zayıflatır," diye fısıldadı Mars, adeta Seonghwa'nın aklını kemiren bir böcek gibi. Seonghwa elleriyle kulaklarını kapatmaya çalıştı, ama sesler durmadı. Zihninde yankılanan Mars'ın sesi, -aslında kendi sesiydi ama kulağa daha derin ve acımasız geliyordu, daha sert, daha net- kulaklarındaki tüm sesleri bastırıyordu. "Beni kabul etmen gerekiyor. Bırak da senin gibi güçten yoksun bir insan yavrusunu önceden de olduğu gibi korumaya devam edeyim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bellyache
Fiksi Penggemar》 SeongJoong + Vampire 《 Avcı, ayın parlak ışığında, soluk beyaz tenini sergilemekten çekinmeyen vampiri görür. Vampir de bir binanın tepesinden kendisine nişan alan avcıyı.