BÖLÜM 21 : DÖVME
❝Ben senim sen de ben. Birbirimizin başka yüzleriyiz.❞
1783 GÜN ÖNCE
- 6 MAYIS 2017 -
Yeşille mavinin buluşup birleştiği yerdi, Karadeniz. Annem de babam da İstanbul doğumluydu. Dedemin beni büyütüp serpiştirdiği yer ise Trakya. Karadenizle hiçbir bağım yoktu fakat gittiğim görevlerin birkaçını burada yerine getirmiştim. Kalbim ne İstanbul'a ne de Trakya'ya ait olmuştu. Kalbim hep burada, Karadeniz'de kalmıştı.
Kendimi Trabzon havalimanında bulduğumda dışarı adım atar atmaz memleketin verdiği o huzurlu ve dingin havayı ciğerlerime doldurmuştum. Adını anmak bir yana dursun, adım atar atmaz insanı buraya bağlayan bir şeyler vardı. Bunu yıllardır çözememiştim.
Trabzon'un güzelliğinin tadını çıkarmak vardı fakat bundan daha önemli bir meselemiz vardı önümüzde : Nazlı.
Havalimanından iner inmez biz önden korumalar arkamızdaki hazırlattıkları araçlarla Çaykara'ya çıkmak üzere yola koyulmuştuk.
"Bana bak ula," dedi Ömer, arabayı kullanırken dikiz aynasından Kürşat'a bakıp. "Bizimkilerin tabiatını biliyorsun, gider gitmez sakın ha kavga çıkarayım deme. Gidiş amacımızı unutma."
"Sen onu Ayşe nenene söylersin, benim o aileden kimseyle işim olmaz." derken sesinde anlamlandıramadığım bir öfke vardı. Buraya yıllardır adım atmadığını söylemişti. Bu kadar nefret dolup taşacak ne gibi bir sorunu vardı ailesiyle? Bunu sonra düşünecektim.
"Hiç uğraşamam." dedi Ömer, başını sağa sola sallarken. "Şimdi Fadime Sultan'ın yanına gittiğimizi duyunca başlayacak. 'Fışgi araysinız haburda' diye." derken Ayşe Nine diye adlandırdıkları kadının taklidini yaptı ağzını eğerek. "Allah'ım sen bizi onun gazabından koru. Amin."
Ömer, Nazlı'nın yokluğunu Kürşat'a aratmamaya çalışıyordu fakat Kürşat'ın aklı fikri oradaydı. Ne Ömer'in zevzekliklerine verecek bir cevabı, ne de akrabalarını göz önüne alacak zamanı vardı.
"İyi misin?" diye sordum sessizce Kürşat'a yanaşıp. Ne kadar sessiz de sorsam Ömer duymuştu fakat bize sataşmak yerine araba kullanmaya devam etmişti.
"Bilmiyorum." Cevap kısa ve netti. Zaten ondan da bu durumda iyi olması beklenemezdi. Gözlerim her detayında gezinirken duraksayıp derin bir iç çektim ve dikkatini dağıtmak için dirseğinin birkaç santim altında yazılı olan kelimeyi okşadım. Bu dövmesini daha önce defalarca görmüştüm ama ilk kez konusunu açmış bulundum.
"IN LAK'ECH." dedim, fısıldar gibi bir sesle. "Bu kelimeyi ilk kez sende gördüm, daha önce hiç karşıma çıkmamıştı. Anlamı ne?"
Orman filizlenen yeşilliklerini, katran karası gözlerime dikti ve derin bir nefes verdi. "Ben senim, sen de ben." dediğinde öyle yoğun bakıyordu ki, ne kadar direnirsem direneyim karşı koymak imkansız gibi duruyordu. "Birbirimizin başka yüzleriyiz demek."
Anlamı o kadar derindi ve durumumuza o kadar uygundu ki, bu gerçeklik karşısında buz kestim. "Çok güzelmiş." dedim ve yutkundum. "Neden böyle bir şeyi seçtin peki dövme yaptırmak için? Özel bir anlamı var mı?"
Binevi ağzını yoklamaktı bu yaptığım. Gerçek anlamda aşık olmuş muydu daha önce merak ediyordum. Hoş, böyle bir şey olsa itiraf etmekten gocunmayacak bir adamdı Kürşat Bozkır.
"Yaşamak istediğim aşkın tanımı bu çünkü." dedi, tok bir sesle. "Daha önce hiç aşık olmadım ama sıradan bir aşk da istemedim hiç. Beni yakıp kül edecek bir aşk istedim hep. Çünkü acı çekmeden aşk olmaz, olsa da onun adı aşk olmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KETENPERE
ActionKürşat Bozkır. Gidebilecek bir yeri olmayan kadının, kalabileceği tek yeri yakan adam. Hikayemizin nasıl biteceğini bilmiyorum fakat kiminle başlayıp kiminle biteceğini çok iyi biliyorum. Bu hikaye ; Sare Akay ile başladı. Ve Kürşat Bozkır ile bi...