Sabah odamdan çıktığım anda Arslan'la karşılaştım. O da aynı anda odasından çıkıyordu, elinde bavuluyla. Gidiyordu, o boz topraklara, orada ağa'ydı o. Boz topraklarda sözü geçen bir kaç kişiden sadece biri.
Acaba biz orada kalmış olsaydık nasıl olurdu? Arslan yine çalışmama izin verir miydi? Ya da oradaki insanlar? İnsanlar izin verirdi, ama babam..
Bu hayatda bana engel olmaya çalışan biriydi o. Babalar kızlarının yolu üzerindeki engel olan taşları kaldırmaz mıydı? Benim babam o taşları kendisi koyuyordu benim yoluma
Okumak için bile kaç gece göz yaşı dökmüştüm karşısında. İzin vermese bile kaçıp gideceğimi söylemiştim. Zaten hep yaptığım buydu, kaçmak. Ama kaçmak çıkış yolu değildi, aynı şimdiki gibi. Berdel kararı alındığı zaman bile kaçmıştım, ama yine sonuç aynı olmuştu
Şimdi düşünüyorum ya her şey farklı olsaydı?
Mesela babama evlenmek istemediğimi söylediğimde bir şey söylemeseydi, beni mecbur etmeseydi..
Mesela babama İstanbula dönüp çalışacağımı söylediğimde 'olur' diyip engel olmasaydı..
Mesela babama okumak istediğimi söylediğimde bana kaç gece göz yaşı döktürmeden kabul etmiş olsaydı..
Ve bir çok mesela..
Arslan bavulunu alıp usul usul adımlarla indi merdivenlerden. Bende onun ardından indim
Kapıya doğru gittiğini gördüğümde seslenip onu durdurdum
"Kahvaltı yapmayacak mısın? Bir kaç dakikaya hazırlarım" dedim. Sonuçta yol gidecekti kahvaltı yapmadan gidemezdi
Bir kaç saniye öylece baktı bana. Sonra kolundaki siyah saate baktı. Kafasını olumlu anlamda sallayıp mutfağa doğru gitti. Bende hemen gidip kısa sürede küçük bir kahvaltı sofrası hazırladım
İlk defa benim yaptığım kahvaltıyı yiyordu. Daha doğrusu bu evde ilk defa bir şeyler yapmıştım. Türkan abla bir kaç gün olmayacağı için. Aslında bu iyiydi yemek yapmayı özlemiştim, kendi kurduğum küçük sofraları özlemiştim
"Ne zaman döneceksin?" diye sordum
"En az bir hafta orada olurum"
"Bir hafta mı?"
"Bir sorun mu var?"
Kafamı hayır anlamında salladım. Bir hafta...bu büyük evde yalnız kalacaktım. Gerçi Arslan'ın yokluğu varlığı arasında bir fark olmuyordu ama..
Çünkü Arslan geç saatlerde gelir, erken gelse bile fazla konuşmazdık. Gerçekten söylediği gibi olmuştu, aynı çatı altında iki farklı hayat
Arslan kahvaltısını bitirdikten sonra kalkıp gitmişti. Bende ortalığı topladıktan sonra hazırlanıp evden çıkmıştım. Yolda Asena'yı arayıp işten çıktığımda akşam ona gideceğimi söylemiştim. Özlemiştim onu, gidip görecektim. Buraya geldiğimden beri bir türlü fırsat bulamamıştım
~
Akşam iş çıkışı saati gelince hazırlanıp hemen çıktım şirketten. Direkt Asena'nın evine geçmiştim
Kocaman gülümsemesiyle açmıştı kapıyı Asena
"Hoşgeldiniz Niran Karahan"
"Dalga geçme ya" dedim ayakkabılarımı çıkarıp terlik giyerken
"Dalga geçmiyorum, soyismin artık Karahan değil mi?"
"Yere batsınlar" dedim bıkkınca. Salona geçip kendimi koltuğun üzerine attım
"Bir yorgunluk kahvesi?" diye sordu
"Hayır diyemem"
Asena mutfağa gidip kahve yapıp getirdi, beraber kahvelerimizi içerken koyu sohbete daldık
"Anlaşabiliyor musunuz peki?"
"Geçinip gidiyoruz öyle sessizce, aynı dediği gibi işte iki farklı hayatı yaşıyoruz, herkes kendi hayatına bakıyor"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Niran/ Berdel✔️(Ateş Serisi 2)
רומנטיקה"O zaman evlen benimle" dedi düz sesiyle. Bakışlarım anında onu buldu. Gözlerim gözlerine kenetlenmişti sanki.. İşte yine birileri berdele kurban gidiyordu.. Hayat onu bir şeylere zorluyordu Biz yine bir şeylere doğru sürükleniyorduk..
