• K.İ. | Bölüm 6 - Hissedilen Duygular

342 21 0
                                    

Herkese tekrardan merhaba arkadaşlar. Tüm bölüm başlarından böyle başladığımı fark ettim ve çok güldüm.

Nasılsınız umarım iyisinizdir. Yepyeni bir bölümle geldim. Umarım beğenirsiniz.

...Lorensi size keyifli okumalar diler...

Bölüm Altı - Hissedilen Duygular

Aradan geçen bir iki gündür, üsteğmene mesaj yazamıyor, onunla konuşamıyordum. Karşıma bile henüz o günden beri çıkmış değildi. İçimde nedense kötü bir sıkıntı, sıkıntımı dindirecek tek bir şey yoktu. En son kahvaltıdan, yakın arkadaşımın dönmüş olmasıyla apar topar ayrılmıştım. İçimde biraz pişmanlık hissi var olsa da arkadaşımın benim için ne kadar değerli olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

Bugün de hastanede kendi halime öylece otururken, elimde ki çayımı yudumluyordum. Hastane bugün önceki günlerden daha sessizdi. Önümde açık olan telefonumun ekranında yer alan onun numarasına öylece elimde ki çay bardağı ile bakıyor, bir mesaj yazmak yahut arayıp aramamak arasında kalıyordum. Neden o beni aramıyordu? İçimde acayip bir sıkıntı ve garip bir kuşku vardı.

Çayımdan bir yudum daha aldım, kendimi oturduğum koltukta arkama yasladım. Yüzümde ağlak bir ifade peyda olurken, kolumda ki saate baktım. Saat beşi gösteriyordu ve bugün nöbet günümün olmasından dolayı bütün gün hastanede öylece oturacaktım. Çay bardağımın dibinde kalan son yudumu alıp, telefonumun ekranını kapatarak kantinde yer almış olduğum masadan kalkıp koridora çıktım. Telefonumu önlüğümün cebine sıkıştırıp, boynumda ki stetoskopu da düzelterek hastane koridorlarında yürümeye devam ettim.

Akel bugün okula gitmiş, ona verilen yeni bir sınıf ile ders anlatmaya başlamıştı bile. Zaten okulların kapanmasına şunun şurasında iki hafta vardı.

Koridorda ilerlemeye devam ederken, Deha' nın bana bakan bakışlarıyla karşılaştım.

"Modun düşük?

"Nöbet günü senide göreceğiz" diyince tebessümüme karşılık verdi.

"Doğru ya, bugün senin nöbet günündü."

Başımı salladım. "Sen çıkıyor musun?"

"Yusuf hoca çık dedi, hem hastane sakin."

Bir kez daha başımı salladım, "iyi akşamlar" diyerek onun hastane çıkışına doğru yürümesini izledim. Bana "iyi akşamlar" diyerek ayrılmıştı yanımdan.

Derin bir iç çekip, acile doğru yol aldım. Ben içeri girer girmez bir diğer acil kapısının açılmasıyla beraber görüş açıma giren bakışlar kalp atışlarımın durmasına neden olacak kadar kuvvetliydi.

"Biri buraya baksın!"

Sedyenin üzerinde içeri getirilen üniformalı tanıdık asker, ve başında yer alan Ömer üsteğmenin kendisi ve timi. Ben öylece olduğum yerde dururken, parametrikin konuşmasıyla bakışlarım onlara doğru koşan Yusuf hocama döndü.

"Yirmi altı yaşında erkek, kurşun iç karın kısmından girmiş, sırt bölgesine saplanmış. Saturasyon yetmiş, tansiyon seksene beş. Kalp atışları elliye iniyor."

Uzakta duran, Ela bakışların bana bakan yüzüne korku yerleşmiş, Veysel' in, kardeşinin başında öylece durmuştu. Kaybedecek korkusu hepsinin içine yerleşmiş gibiydi. Başlarında daha önce timde hiç görmediğim bir askerin yer alıyor olması, kaşlarımı çatmama neden oldu. Daha yeni gelmiş olabilir miydi time.

Olabilirdi...

Yusuf hoca elinde ki ışıkla, sedyenin üzerinde hareketsiz yatan askerin gözlerine ışıkla bakıp, "hızla ameliyathaneye!" diye bağırdı ve bakışları etrafta beni aradı. Daha fazla yerimde duramayıp, hızla Yusuf hocamın yanına adımladım.

KURŞUN İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin