Nasıl bir çileydi böyle. Sevginin bana haram olduğu bir dünyaydı burası artık.
"Alya! Kızımı ben buradayım! Korkma! Korkma ben yanındayım."
Tahir bana doğru yaklaşarak adamlara bırakmasını söylerken yavaşça bana yaklaşıp çenemi tutmaya çalıştı. Tam kolunu çeneme uzatacaktı ki geri çekerek tüm gücümle bağırıp tekme attım. Sonra da hızla İzzet denen adamın peşinden koştum. İzzet denen adam beni karşısında görmenin şaşkınlığıyla bakarken hemen kolumu uzatarak kızımı almaya çalıştım. O sırada hiç zorlamadan almama izin vermişti. Daha nereye kadar çırpınacaksın der gibi. Korumalar peşimden gelmeye başlarken İzzet denen adam dur işareti yaparak bana baktı sadece. Ben ise nefes nefese etrafıma baktım. Herkes kapana kısmış halde etrafımda tetikte duruyordu. Alya'nın ağlamasından başka her şeyi düşünüyordum.
Keşke odamda sakince ağlamaya devam etseydi. En azından güvende olduğunu ve sonunda duracağını bilirdim. Ama burada sonsuz bir cehennem girdabına yakalanmıştım ve Savaş hâlâ yoktu.
Karşıma geçen otuzlarında genç kadın, İzzet Karasol gibi yeşil gözleriyle bana bakarken kızımı kucağımdan almaya çalışarak benden uzaklaştırmaya kalktı. Fakat ben hemen geri çekerek geri geri yürümeye çalıştım. Lakin çırpınışlarım hiçbir işe yaramamıştı. Zaman kazanayım derken git gite zorlaşıyordu. İzzet karasol kolumdan tutarak kendine çekerken neredeyse bebeğimi düşürecektim. Fakat son an da sırtından tutarak koynuma yasladım. O sırada İzzet Karasol öfkeye karışık yüzüme yaklaşırken "Ne senin baban, ne de kocanın babası rahata ermesin artık. Senin baban yüzünden Acar Soymanı kaçırdım. Ama şansa bak ki kızına rastladım." Kucağındaki yavruma bakarken sırıtarak devam etti. "Ne var ki iki düşmanımın torununa rast geldim. Sizden birinin bile çoğalmasını istemiyorum!"
Kadın birden kucağümdan alırken o anki şokla bağırmaya başladım. "Hayır! Bebeğimi ver! Kızımı ver! Seni!.."
İzzet Karasol birden kolumu savurarak geriye savurduğunda hemen durarak tekrar o kadının peşinden koşmaya çalıştım ve ardından sadece bağırabildim. "Hayır! Kızımı benden alamazsınız. Yavrum daha süt kokuyor Allahsızlar!"
Korumalar kolumdan tutarak beni yine kilitlerken boğazım ağrıyana kadar bağırdım ve çaresizce ağlamaya başladım. Sanki birileri vücudumdan derimi sökmeye başlıyordu. Sonra da iç organlarıma kadar nüfus ederek beni yok ediyordu.
"Kızımı verin. Ne olur kızımı verin. Ben onsuz yaşayamam! Hayır! Hayır! Hayıır!.." Artık nefes alamayacak kadar ağlarken İzzet denen adam Tahir'e dönerek sinirle gülmeye karışık konuşmaya başladı. "Eğer sen..." korumaların kolumdan tutmasından dolayı çenemi kavramlarına engel olamamıştım. O ise konuşmasına yüzsüzce devam etti. "O gün kaçmaya çalışmasaydın, kuzenimle evlenmeyi kabul etseydin bütün bunlar olmayacaktı! Ne baban Savaş'ı öldürmesine mani olacaktı, ne de bu zavallı kız doğacaktı. O gün hepimizin kıyameti koptu. O gün senin o baban yüzünden ailemizden birini daha kaybettik. Kendi kardeşimi kaybetmem yetmiyormuş gibi, senin baban yüzünden kuzenimi de kaybettik ve bunu baban da kocan da çok ağır ödemeli."
"Çoktan ölmüş insanlardan neyin intikamını alacaksınız artık. Yeter! Ne olur... ne olur bu kan davasını bitirin artık. Kızımı verin. Onun hiçbir suçu yok. Günahsız bir bebeğe kıymaktan hiç mi utanmazsınız! Size ağa diyene bin şahit ararım."
Yaşlı gözlerimin yerini öfke değiştirmişti. Belki de çaresizlik.
Adam birden kahkaha patlatarak etrafındakilere göz ucuyla baktı. Sonra da tekrar bana dönerek sinirle konuşmaya devam etti. "Bu suratı iyi hatırla Çilem. Kim bilir, belki de göreceğin son surat bu olmak zorunda olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilem (Kitap Olacak)
RomanceSavaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Bir de yeni okuyanlar için kitap olma ihtimali vardır. Şimdiden söylemek istiyorum. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl...