1.5

1.6K 71 14
                                    

Sabahın ilk ışıklarıyla Ela, yatağın içinde hafif bir hareketle uyandı.

Başında bir ağrı vardı ve dün gece olanları hatırlamaya çalışırken, yanında Barış'ı gördüğünde içini bir öfke kapladı.

Ne kadar sarhoş olursa olsun, burada olmak istemediğini şimdi çok daha iyi anlıyordu.

Yavaşça yataktan kalktı, Barış'ın yanında sessizce hareket etti. Barış, derin bir uykudaydı ve yüzünde hiçbir pişmanlık ya da duygu izi yoktu.

Ela, kendini bu durumda bulmaktan nefret ediyordu. Bu, Barış'ın hayatında sürekli tekrarlanan bir döngünün parçasıydı; kullanılmış ve ardından bir kenara atılmış hissi, onu boğuyordu.

Aceleyle kıyafetlerini giyerken, odanın ağır havası ve Barış'ın rahat tavrı ona bu ilişkinin ne kadar toksik olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Kendini toparlamaya çalıştı, ama bu kolay değildi.

O sırada Barış da gözlerini araladı ve Ela'nın telaşlı halini fark etti.

"Nereye böyle aceleyle, güneş çiçeği?"

Ela'nın kaşları çatıldı. "Bana güneş çiçeği deme!" diye çıkıştı.  "Bu sondu," diye dile vurdu. "Bir daha asla bu hataya düşmeyeceğim."

Barış yatakta hafifçe doğruldu. Üstü hala çıplaktı.

"Sarhoştun Ela, sadece anı yaşadık. Çok da büyütme."

Ela, her şeye rağmen Barış'ın bu umursamaz tavrına daha da sinirlendi. "Bu kadar basit mi senin için? Anı yaşamak mı? Her şey bir an mı?!"

Omuzlarını silkti Barış.

"Bak, olan oldu. İkimiz de istedik, değil mi? Abartmanın anlamı yok."

"İkimiz de mi? Sen sadece kendi isteklerin için burada tutuyorsun beni. Ama ben bu oyunu artık oynamayacağım."

Barış'ın yüzündeki ifade ciddileşmişti, ama yine de soğukkanlılığını korudu.

"Ela, kendine bu kadar yüklenme. Hepimiz hatalar yapıyoruz." dedi alayla. Eski Barış geri gelmişti anlaşılan.

Ela'nın sinirleri hepten yıpranmıştı. "Bu sadece bir hata değil, Barış. Bu senin toksik tavırların ve benim sürekli seni affetmem. Artık yeter ya! Telefonumu ver gideceğim ben."

Ela'nın telefonu eline almasıyla, ekrana düşen parlak ışık gözlerini bir anlığına kör etti. Gözlerini kırpıştırarak açtı ve ekranı net bir şekilde gördüğünde içini tarifi zor bir his kapladı.

Sosyal medya bildirimleri, Barış ile olan gecelerinin fotoğraflarıyla dolup taşmıştı.

Magazin hesapları, ikisinin birlikte olduğu anları büyük puntolarla paylaşıyor, alaycı yorumlar ekliyordu.

Ela'nın elleri titremeye başladı. Kafasının içinde bir uğultu vardı, kalbi hızla çarpıyordu.

Bir an için nefesi kesildi, sanki dünya üzerine yıkılmıştı.

Barış'ın alaycı sesi, bu rahatsız edici sessizliği bozdu. "Ah, bak kim ünlü oldu." dedi, sanki bu durum eğlenceliymiş gibi.

Ela'nın gözlerinde öfke parladı. Artık dayanamayacağını hissetti.

"Sen ne kadar duyarsız, bencil bir insansın!" diye bağırdı Ela, telefonu Barış'a fırlatmak istercesine sıktı. "Beni buraya sarhoşluğumdan faydalanarak getirdin ve arkamdan bu şekilde konuşulmasına göz yumuyorsun. Beni hiç umursamıyorsun, değil mi?"

saklı kalan || barış alper yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin