1.8

1.1K 48 4
                                    

Barış, Meltem'in onu kovmasının ardından hızlıca hastaneden çıktı. Sık sık menejeri arıyor, başının belada olduğunu söyleyip duruyordu.

"Oğlum, sıçtın batırdın diyorum sana. Ne demek gelemem?"

Barış sinirle ofladı.

"Sikerim şimdi kariyeri de Tuncay abi. Hiçbir şey umrumda değil benim bu saatten sonra."

Sesindeki sıkıntıyı sezmişti Tuncay. "Ne oldu sana kardeşim?" diye sordu.

"Sevdiğim kadın ölüyormuş be abi. Ben ona neler yaptım, ne kadar üzdüm. O yine de beni düşünmüş de üzülmeyeyim diye söylememiş bana. Şimdi elinden tutup, yanındayım demeye bile yüzüm yok. Mahvoldum ben abi, mahvoldum. Onu sevdiğimi bile, o ölürken fark ettim."

Tuncay, oturduğu yerde dikleşti. Barış'ın sadece menejeri değil, aynı zamanda manevi abisiydi.

"Sevil mi hasta?"

"Yok be abi, ne Sevil'i. Şeytan görsün onun yüzünü. O videoyu yayınladığı an, Sevil defteri benim için kapandı."

Tuncay hiçbir şey anlamıyordu. "Kim oğlum o zaman?" diye sordu kafası karışmış bir biçimde.

"Fotoğrafımızın yayıldığı kız varya..." diye konuştu içine içine. "Benim güzel Ela'm..."

Tuncay şimdi anlamıştı olayı. Skandal üzerine skandal yaşanıyordu şuan. Üstelik genç adam telefonda sesi titreyerek konuşuyordu.

Nasıl diyecekti, Galatasaray'daki kariyerinin tehlikede olduğunu.

Sevil herkesi mahvetmişti. Zehirli biriydi.

Tuncay derin bir nefes aldı, ne diyeceğini bilemiyordu. Barış'ın hayatında bir dizi skandal birbirini takip etmişti ama bu kez durum çok daha karmaşıktı. Sessizliğin ardından Tuncay, kısık bir sesle konuşmaya başladı.

"Barış, bak kardeşim..." dedi temkinli bir şekilde. "Senin için zor bir dönem, anlıyorum. Ama kendini bu kadar hırpalaman hiçbir şeyi değiştirmez. Hataların olduysa, bunları kabul edip, adam gibi hatalarını telafi etmen lazım. Şu an Ela'nın ihtiyacı olan şey senin vicdan azabın değil, onun yanında olman."

Barış'ın sesi öfkeli bir biçimde yükseldi.

"Yanında olmayı en çok isteyen benim, ama ona en büyük zararı da veren benim! Şimdi hastaneye gidip, 'yanındayım' demek ne kadar gerçekçi olur ki, abi?"

Tuncay içini çekti. "Geçmişe takılıp kalırsan, bu kızı iyice kaybedersin. Şimdi ona destek ol ve bırak kendi hatalarını zamanla telafi et."

Barış bir süre sessiz kaldı, kelimeler dilinin ucunda dönüp duruyordu. "Abi... Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Herkes ona sırtını döndü, insanlar sosyal medyada kıza saldırıyor. Şimdi onu korumak, toparlamak istiyorum ama o kadar hata yaptım ki... Sanki hakkım yok gibi."

"Bunu sen kendine yakıştırıyor musun?" diye çıkıştı Tuncay. "Barış, sen güçlü olmalısın, senin gibi biri vazgeçemez. Madem her şeyi bu kadar berbat ettin, o zaman kızı yalnız bırakmak yerine, onun yanında durarak en azından biraz olsun telafi et!"

Barış, çaresizce kafasını salladı. "Bilmiyorum, abi. Belki de... belki de onun hayatında olmamalıyım."

Tuncay bu sözleri duyduğunda, Barış'ın tam da bırakmaya hazırlandığını hissetti ve daha kararlı bir sesle konuşmaya başladı. "Bak, kardeşim, Ela bu zor günlerde desteğe ihtiyaç duyuyor. Onun yanında olman, seni güçlü bir adam yapar. Hatalarını telafi etme şansı varken kaçma. Kendini toparla, doğru olanı yap."

saklı kalan || barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin