2.0

1K 54 10
                                    

Ela, çok gergindi. Uzun bir zaman sonra kalkmış hazırlanmıştı.

Çünkü bugün aylar üstüne kendine ne kadar kızsa da sevdiği adamı görecekti. Ne yaparsa yapsın, vazgeçememişti.

"Güzel oldum mu?" dedi tek arkadaşına bakarak.

"Senin her halin güzel Eloş." Dedi Meltem büyük bir mutlulukla gülümseyerek. "Hadi çıkalım artık, Barış daha fazla beklemesin."

Ardından arkadaşına montunu giydirip kapıyı araladığında, karşılarında Barış'ı görmeleriyle gözleri doldu Ela'nın.

"Barış..." diye mırıldandı. Sesinden hasretin taneleri duyuluyordu. Genç adamın da gözleri kıpkırmızı olmuştu zaten.

O da özlemişti.

"Güneş çiçeği..." diye mırıldandı. Ardından kızın itiraz etmesine fırsat vermeden kollarını doladı beline.

Göz yaşları, Ela'nın boynuna akıyordu. Meltem kapıdan öylece onları izliyordu. O da üzgündü.

Onunla beraber göz yaşı döktü Ela.

"Ağlama." dedi çatlamış sesiyle genç kadın. "Hayranların duyarsa dalga geçerler seninle bak. Koskoca Barış Alper Yılmaz, rakiplerine sahayı dar ediyorken bir kadın için ağlıyor derler."

Barış, geri çekildi. Ela'nın gözündeki yaşları parlamaklarıyla temizledi.

"Derlerse desinler. Hatta desinler ki, Barış Alper bir esmer güzeline kul köle olmuş. Benim için hava hoş."

Gözleri, genç kızın seyrekleşmiş saçlarına gitti.

"Çirkinleşmişim değil mi Barış? Saçlarım bile iki tutam kalmış."

Barış yanlış bir şey yapmış gibi panikledi.

Onu kötü hissettirdiği bunca zaman bir yana, artık biraz bile incinmesinden aklı çıkıyordu.

"Hayır, hayır..." dedi panikle. "Senin çirkinleşmenin dünya üzerinde imkanı yok. Sen dünyanın en güzel kadınısın."

İçten olduğu belliydi.

'Sana sadece acıyor.' Dedi Ela'nın içindeki ses. 'Seni hiç sevmedi, sevmeyecek de.'

Ela'nın beti benzi attı. Dili damağı kurumuştu resmen.

"Barış," diye mırıldandı. "Bana değer vermen için, ölüyor olmam mı gerekliydi?" diye sordu sesi titreyerek.

Bu sıralar ekstra duygusallık yüklüydü genç kadında.

Barış, Ela'nın sözleri karşısında kalakaldı. Onun ağzından çıkan her kelime, derinlerde bir yerlerine dokunuyordu.

Ela'nın gözlerine baktı; içine işleyen, ne kadar kırıldığını belli eden bakışlardı bunlar. Ona ne söyleyeceğini bilemediği için birkaç saniye sessiz kaldı. İçinde biriken onca kelime düğümlenmiş gibiydi.

"Bu doğru değil," dedi sonunda, yutkunarak. "Senin nasıl hissettiğini biliyorum, ama böyle düşünmeni istemem."

Ela gözlerini kaçırdı, yutkunarak. "Ama gerçek bu, Barış. Hayatın normaldi, ben yoktum. Ben şimdi... buradayım ve sana yük olmaktan başka bir şey yapmıyorum."

Barış, Ela'nın elini hafifçe tuttu. "Sen hiçbir zaman yük olmadın, Ela. Hiçbir zaman."

Ela, onun gözlerindeki ısrarcı bakışı fark etti. İçinde fırtınalar kopuyordu, ama Barış'ın yüzünde onu huzurlu tutmak isteyen bir ifade vardı.

saklı kalan || barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin