1.7

430 22 16
                                    

Size 2000 kelimelik bir bölümle geldim aşklarım. İlham perilerim bugün iş başında. Lütfen yorumlarınızı ve oylarınızı esirgemeyin.





"Sen taşşak mı geçiyorsun gevşek herif?" diye çıkıştı Meltem. "Senin ağzına sıçarım!"

Barış alayla güldü. "Bir sikim yapamazsın." dedi Meltem'e bakarak.

Meltem iyiden iyiye öfkelenmişti. Ela zaten hastaydı, tüm bu durumlar onu daha da kötüye sürüklüyordu.

"Varya.." dedi parmağını tehditkar bir şekilde sallayarak. "Bu kızın başına bir şey gelsin, o zaman kork benden Barış Efendi!"

Barış hızlıca Meltem'e yaklaştı ve onun omuzlarından ittirdi. "Kes tatavayı." dedi aksi ifadesiyle. "Seni ayağımın altına paspas yaparım."

Ela, korku dolu ifadesiyle onları izliyordu.

"Yeter!" diye bir çığlık koparttı. Bu çığlık öylesine güçlüydü ki, sanki dışarıdaki kuşlar bile duyup da kaçışmaya başlamıştı.

"Yeter artık! Yeter!"

Bacaklarının kendisini taşıyamadığını hissetti ve dizlerinin üstüne yığıldı. Ürkek bir kuş gibi titriyordu.

Hasta bedeni, kaldıramıyordu olup biteni. Barış, Ela'nın hasta olduğunu bile bilmiyordu.

Titreyen vücuduna, bir de burnundan akan ılık kan eşlik etmişti. Eli bilinçsizce burnuna gitti.

"Ela!" dedi panikle Meltem.

Barış ise, hiçbir şey demeden koşar adımlarla Ela'nın yanına gitti ve onu kucaklayıp yerden kaldırdı.

"Güzelim, iyi misin?" dedi paniklemiş sesiyle. Onun için Ela, sadece kaybedeceği zamanlarda kıymetli oluyordu.

Cevap vermeden halsizlikle gözlerini kapattı. Görmesi gereken tedaviyi de görmüyordu zaten.

Ela'nın göz kapakları ağırlaştıkça, çevresindeki her şey bulanıklaşmaya başladı.

Meltem'in paniğe kapılmış sesi, Barış'ın endişeli soruları, hepsi bir uğultuya dönüşüyordu.

Bedenindeki halsizlik, neredeyse ruhunun en derin köşelerine kadar işliyordu.

Meltem hemen telefona sarıldı, ama Barış onun çabasını görmezden gelerek Ela'nın başını nazikçe okşadı, yüzünde karmaşık bir ifadeyle. Belki korku, belki de biraz suçluluk... ama Ela'nın yanında olduğunu kanıtlamaya çalışıyormuş gibi görünüyordu.

"Ambulansı arıyorum," dedi Meltem, gözleri sinirden ve endişeden dolmuşken.

"Boş ver şimdi ambulansı," diye hırçınca yanıtladı Barış. "Ben götürürüm onu hastaneye, daha hızlı olur."

"Senin derdin hız değil," dedi Meltem sert bir bakışla. "Onu önemseyen biri olsaydın, bunca zamandır bu kadar ihmalkar davranmazdın."

Barış bir an Meltem'e bakarak dişlerini sıktı ama lafı uzatmadı, Ela'yı kucağına aldı ve hızlı adımlarla arabasına doğru yürüdü. Ela'nın zayıf bedeninin ağırlığını hissediyor, bunun altında ezildiğini fark ediyordu.

Birkaç adım gerisinden koşan Meltem, Barış'ı her adımda suçlayarak yürüdü.

Arabada Ela'yı dikkatlice yatırdıktan sonra direksiyona geçti. Gözleri geri aynadan Ela'ya takıldı. Onun o zayıf, kırılgan hali Barış'ın içini hiç olmadığı kadar derinden sızlatmıştı. Ancak Meltem'in bakışları öfkeyle doluydu ve her an onu suçlayacak yeni cümleler bulacak gibiydi.

saklı kalan || barış alper yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin