Ela'nın yüreği patlayacak gibiydi. Bu toksik ilişkide artık dayanacak gücü kalmamıştı.
Titreyen elleriyle telefonu kavradı. Apar topar Meltem'i aradı. Kime sığınabilirdi ki? Başka kimse yoktu ona kol kanat geren, kalbini anlayan.
Bu ilişki sadece Ela'yı değil, Meltem'i de tüketmişti.
Arkadaşının acılarını göğsünde hissetmiş, onunla birlikte oradan oraya savrulmuştu.
Ama bu yükü omuzlamaktan şikayetçi değildi. Ela'sının iyi olması onun için yeterdi, fazlasını istemezdi.
Telefonun diğer ucundan Meltem'in sesi duyuldu, endişeli ve şefkat dolu.
"Ela? Ne oldu, iyi misin? Sesin bir garip geliyor."
Ela, kendini sakinleştirmeye çalıştı ama başaramadı. Sesi titreyerek, "Çok oldum biliyorum ama lütfen bana gelir misin? Sana çok ihtiyacım var." dedi.
Meltem'in kaşları anında çatıldı. Arkadaşının sıkıntılı hali her kelimesine yansıyordu.
"Ne demek çok oldum ya? Biz kardeşiz yavruşum. On dakikaya yanındayım, hiç merak etme. Hemen geliyorum."
Gerçekten de on dakika bile geçmeden, kapının önündeydi.
Aceleyle içeri girdi, Ela'nın yüzündeki acıyı görür görmez öfkesi kabardı.
"Ne yaptı o davar yine?" diye sordu, sesi öfke dolu ve tedirginlikle titriyordu.
"Her zamanki Barış işte. Bağırdı, çağırdı, tehdit etti ve gitti. Yine gitti..." dedi, sesi iyice kısılmıştı. "Ama onu bu sefer ben kovdum. Gelme kapıma dedim. Gitsin sevgilisiyle etsin kavgasını, benim onunla kavgam bile bitti."
Meltem öfkeyle nefesini tuttu. Gözleri alev alev yanıyordu. "Onun ağzına sıçacağım ama artık ya! Sahipsiz mi sanıyor bu uyuz eşek seni? Kimsesiz mi sandı seni, Ela'm?" dedi, yumruklarını sıkarak.
Ela, acı acı gülümsedi, gözlerinden bir damla yaş süzüldü. "Sahipsiz değil miyim zaten?" diye sordu arkadaşına, gözlerini yere dikmişti.
Meltem'in içi burkuldu, onun bu kadar kırılgan ve çaresiz olmasına dayanamıyordu.
"Bak Ela'm," dedi, sesi yumuşamıştı ama içinde hala bir öfke vardı. "Ben seni sokakta bulmadım. Doktorun demedi mi sana, üzülmeyeceksin, stres yapmayacaksın diye? O piç bunu bile bile sana hangi hakla bunları yapıyor?"
Ela, kaşlarını çattı, gözleri doldu. "Bilmiyor," dedi sessizce, elleriyle oynayarak. "Hiçbir şeyi bilmiyor."
Meltem'in kaşları daha da çatıldı. "Ne demek bilmiyor Ela? Nasıl bilmez?"
Ela, dudaklarını ısırdı, gözyaşlarını tutmaya çalıştı ama nafile.
"Basbaya bilmiyor işte. Bana acımasını istemedim. Hiç istemedim. Kaçar sandım. Beni bırakır sandım. Gitmesin, üzülmesin diye söyleyemedim ya. Ölürken bile onu düşündüm." dedi sesi çatallıydı.Meltem, sinirle ellerini havaya kaldırdı. "Kızım sen salak mısın?!" diye çıkıştı, ama Ela'nın gözlerinde biriken yaşları görünce hemen yumuşadı.
"Bir kez kendini düşün. Sen bu hayatta tek başına olduğunu sanıyorsun. İtin teki için kendini harcıyorsun. Eriyorsun günden güne, yapma artık." diye ekledi, gözlerinde çaresizlikle karışık bir kararlılık vardı.Haklı olduğunu biliyordu ama bunu kabullenmek o kadar zordu ki. Sessizce başını salladı, dudakları titriyordu.
"Tamam, sakin ol. Bak, şimdi ne yapıyoruz biliyor musun? Siktir ediyoruz Barış'ı, senin keyfini yerine getiriyoruz."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
saklı kalan || barış alper yılmaz
FanfictionEla, Barış Alper için her zaman diğer kadındı.