2.5

719 39 10
                                        

"Onun feriştahını sikeceğim Tuncay Abi! Ne demek ulan benim yeni evimi bulup gelmek?!"

Herkes evine gittiğinde Barış hızlıca telefonuna sarılmış ve menejerini aramıştı.

Bıkkınlıkla bir nefes verdi Tuncay. Barış'ın kariyeri hariç her şeyiyle ilgileniyordu. Bu da onu haliyle yormuştu.

"Sakin ol artık be oğlum. Başımıza ne geldiyse senin öfken yüzünden geldi zaten."

Barış tıslarca gülümsedi.

"Durmuyor amına koyduğumun karısı ya! Kariyerimi bitirmeye çalıştı, Ela'nın ağzına sıçtı! Hala daha da uğraşıyor. Acısına verdim sineye çektim abi, ama yetti canıma."

Tuncay ne diyeceğini bilemiyordu.

"İki kadın arasında kalmasaydın sende amına koyayım. Çok masummuşsun gibi sağa sola esmeyi kes Barış. Aynaya dön bir bak, kendinin farkında ol abicim. Bu körlüğün bitirir seni."

Barış hatalı olduğunu duymayı sevmeyen biriydi.

"Bitireceğim tek şey Sevil şeytanı olacak abi. Ne yap ne et açığını bul onun bana."

Tuncay, telefonu bir an yüzünden uzaklaştırıp derin bir nefes aldı.

Barış'la tartışmaya alışkındı, ama bu sefer işin içine daha büyük bir hırs ve öfke girmişti.

"Bak oğlum," dedi usulca. "Sen böyle körlemesine devam edersen asıl kendi kuyunu kazarsın. Hele hele Sevil gibi akıllı biriyle uğraşıyorsan."

Barış öfkeyle araya girdi.

"Akıllıymış! O mu akıllı? O işini gücünü bırakıp peşimde dolanan bir sapık, abi! Ne halt varsa önüme seriyor, her şeyi bozuyor! Bu iş böyle devam edemez."

Tuncay, sakinleştirmeye çalışarak konuştu. "Tamam, diyelim Sevil saplantılı; ama sen de her hareketinle onun ateşine odun atıyorsun Barış. Senin her adımını izleyip hesap soracak bir kadın yaratmışsın, farkında mısın sen?"

Barış derin bir nefes aldı, gözlerini sıkıca kapatarak. "Şu lanet kadını susturmam lazım. Anlamıyor musun? Ela'ya da zarar veriyor."

"Ela mı? Oğlum, Ela'yı da Sevil'le aynı düzlemde tutarak daha çok zarar veriyorsun. Kızı gerçekten değer veriyorsan önce sakinleş. Sevil'in oyununa gelmemek için soğukkanlı olman lazım. Hele hele şu hastalık meselesi varken..."

Barış'ın sesi bir an kırıldı, ama hemen toparlanıp sertleşti.

"O hastalığı unut, abi. Sevil bilmiyor bu konuyu. Her şeyin ortasına Ela'yı koymasın, yeter!"

Tuncay içini çekerek derin bir sessizlikte birkaç saniye durdu, sonra gözlerini kapadı.

"Sana bir şey diyeyim mi Barış? Sen de Sevil de aynı çamurdan çıkmışsınız. İkiniz de kendi zaaflarınızın peşinden gidiyorsunuz. Sıkıştığınızda başkalarını kullanıyorsunuz."

Bu sözler Barış'ın içindeki öfkeyi bir an için dindirmiş gibiydi. Telefonun ucundaki sessizlikten sonra, Barış'ın sesi düşük çıktı.

"Abi, ne diyorsun sen ya?"

Tuncay devam etti.

"Duydun işte. Biraz gerçekçi ol; başından beri işler çığırından çıktı. Bu da senin hayatı sadece kendi istediğin gibi yönlendirme hırsından. Şimdi Sevil'in açığını arıyorsun ya, sen de aynaya bak. Yoksa hem Ela'yı kaybedeceksin, hem de kendini."

saklı kalan || barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin