Grilikler birbirine çakıp gürültüler çıkarıyordu dünyayı birkaç saniyeliğine aydınlatan ışıklarıyla. Doğadan yayılan hafif ürkütücü ses kaplıyordu yeryüzünü. Yalnız bu gök sanki benim kalbimde şimşek çakıyordu, olan biten benim kalbimdeymiş gibiydi. Ah hayır elbette mutluluktan, üzgün olduğumu düşünmeyiniz. Birkaç saat sonra evlenecek olan benim kalbimdeydi bunlar, evet evleniyordum.
Hyunjin'in evlenme teklifini kabul ettikten sonraki gün, herkesi toplamıştık ve bu haberi vermiştik. Açıkçası ben sadece babam ve Jaeyong'un tepkisinden çekiniyor ve merak ediyordum. Ancak korktuğum gibi olmamıştı; önce Hyunjin ve arkadaşlarına söylemiştik, Chan burun kıvırsa da mutlulukla tebrik etmişti. Changbin keza defalarca mutlu olduğunu söylemişti. En son Jaeyong'a sıra gelmişti, tedirginlikle tırnaklarımı yiyordum, Hyunjin elimi tutup destek olurcasına okşuyordu ancak yine de heyecanlıydım.
Odasına girdiğimizde uyumaya hazırlık yapan miniğimizi oturtup karşısına geçtik. Ben heyecanla beklerken Hyunjin benim aksime çok stresli değildi. Bana rahatlatıcı şekilde gülümseyip kızına dönmüştü. Bir bir sakinlikle ona anlatırken Jaeyong, büyülü bir şey dinler gibiydi. Hyunjin sonunda evleneceiğimizi söylediğinde önce anlamakta bir zorluk çekmişti ama sonrasında sarılmıştı bize. Bunu beklemiyordum tabii ki ama çok sevinmiştim. Aklında olan birkaç soruyu bize sorduğunda babası netlikle cevaplamıştı ve Jaeyong ise sevinç naraları atıyordu.
Jaeyong, sevinirken bir anda durup 'Bana kardeş getirir misiniz?', dediğinde ikimizde şaşırmıştık. Bunun mümkün olmadığını söyleyecektim fakat hevesi kırılmasın diye söylememiştim, ama şuan keşke söyleseydim diyorum çünkü alarm gibi sürekli kardeş istediğini hatırlatıyordu. Tabii bilirsiniz ki bu da babasının işine geliyordu, Jaeyong'un ardından o beni başımın etini yiyordu. Tanrım gerçekten iki tane çocukla yaşıyordum!
Daha sonra babamlarla konuşmuştum, yine gergindim tabii ki. Her şeyi baştan sonra anlattım tane tane, babamın değişen mimiklerini seçebiliyordum ama anlatmaya devam etmiştim. Sonunda evlilik haberini patlattığımda önce şaşırmışlardı haklı olarak, daha sonra sorguya çekilmiştim resmen. Babam bir sürü soru sormuştu, soruları başımı ağrıtacak dereyece geldiğinde annem araya girmişti. Düğünde ne giyeceğimi, saçlarımı nasıl yapacağımı sormuştu; tam bir hanımefendi!
Ancak babam o sırada 'Damadımı tanımam lazım, öylece oğlumu veremem', dediğinde gülmüştük. Aslına bakarsanız uzun zamandır ailemle böylesine güzel bir sohbet etmemiştim. Önceden ben sürekli kaçmaya çalıştığımdan bir araya gelmemiz bile imkansız denilecek kadardı. O yüzden onların yüzündeki gülüşleri, parıldayan gözleriyle bana hayatı yeniden bahşetmişlerdi.
O gün de babamın bunaltıcı ama eğlenceli sorularıyla geçip gitmişti. Bir yandan oldukça heyecanlıydım diğer yandan ise gergindim, ancak ailem bu gerginliği bir tık azaltmama yardımcı olmuşlardı.
Hyunjin, arkadan sarıldığında aynadan göz göze geldik. Her zamanki gibi aşkla bakıyordu. Burnunu boynuma sürtüp derin bir nefes aldı, ardından sıkı bir öpücük kondurdu. "Çok güzel kokuyorsun ve çok güzel olmuşsun", deyip sıkıca sarıldı. "Teşekkür ederim, sen de çok yakışıklı olmuşsun", sesimdeki o şımarıklığı saklamaya çalışıyordum ama pek başarılı sayılmazdı.
Ben beyaz bir takım Hyunjin ise kırmızı bir takım giymişti. Ceketin sol tarafında ise adınızın baş harfleri olan nakışlar vardı, bende 'H' varken Hyunjin'de 'F' vardı.
"Çok heyecanlıyım Felix, bu gece tamamen bana ait olacağını bilmek kalbime tekmeler attırıyor"
"Ben de heyecanlıyım, gerginim de"
"Gerginliğini gece alırım bebeğim", dedi çapkınca. Arsız adam her zaman sapıklaşmak zorunda mıydı? "Terbiyesizleşme!", dedim onu üstümden savurmak için omuz silkerken. "Terbiye mi? Bebeğim biz bunları çoktan aştık bence", tüm dişlerini göstererek sırıtıyordu. Zevk alıyordu ya bu sapıklıktan!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Loss / Hyunlix
Fanfiction"Defilede sevdiğiniz bi tasarım var mı Bay Hwang?" "Evet ama tasarım değil sarışın modeli sevdim"