"Neden yapıyorsun bunu?", çatallı çıkmıştı sesim biraz da kısıktı. Gözleri beni buldu, şişesinden bir yudum aldı gözlerimin içine baka baka, bakışları fırtınalı bir gün gibiydi, öylesine karmaşık, öylesine gürültülü... "Neden mi yapıyorum", alay edercesine güldü ve elindeki şişeyi karşı duvara fırlattı. Parçaları ayaklarımın altına bile gelen camlara baktım. "Neden mi yapıyorum Felix!", sesi kulaklarımı tırmalayacak kadar yüksekti.
"Aşığım sana! Kör müsün ha! Ulan ne yapmam gerekli!", deyip kalktı. Söylediğim basit bir şeydi fakat onun canını yakıyordu besbelli. "Senin sevgini kazanmam için daha ne yapmam gerekli? Kimi öldüreyim, kimi dirilteyim söyle!", üstüme doğru biraz eğilip bağırmasından dolayı kapatmıştım gözlerimi.
"Öldürsen de diriltsen de kazanamazsın sevgimi. Sen hak etmiyorsun..."
Bir süre sessiz kaldı, sessizliği rahatsız ettiğinde gözlerimi açtım ve ona baktım. Öylece bana bakıyordu, gözlerimi çektiğimde sesini işittim. Öfkeli bir şekilde gülüyordu, gülüşünde en karanlık duygular vardı. "Hak etmiyorum... O piç hak ediyor mu? Daha dün tanıdığın adam", dedi ve durdu. "Daha dün tanıdığın adamın yatağına girdin mi lan!", başımı kaldırıp yüzüne tükürdüm.
"Sen busun işte! İğrenç imaların, iğrenç küfürlerin! Seni neden seveyim? Söylesene hadi!", sevgi kadar nefret de hak ediliyordu Minho onu bile hak etmiyordu. "Neden diye sordun mu peki?.. Canımı yakıyorsun, kalbimi eline alıp binlerce parçaya ayırıyorsun, sonra karşıma geçip sen busun diyorsun, yok mu hiç acıman?", sesindeki tını acı çekiyordu, böylesine ilk defa konuşuyorduk ama beni manipüle etmesine izin vermeyecektim.
"Merhamet herkese edilmez, herkese acınmaz. Sen aşığım diye her şeyi yapıyorsun, aşk bu değil. Sen incitmekten başka bir şey bilmiyorsun"
Ses etmedi, çıtırtı duyduğumda başımı kaldırdım. Kırık cam parçalarının üstüne oturuyordu, canın acıyacağını düşünsem de umursamadım.
"Seni değil ben kendime ceza veriyordum. Seni değil kendimi incitmek istiyordum. Aşkımın acısını kendimden çıkarmak istedim"
"Acını sevdiklerimden çıkarıyorsun, kendine değil bana zarar veriyorsun. Sırf o ucuz aşkın için herkesin hayatını çocuk oyuncağı gibi görüyorsun", dediğimde eğik başını kaldırdı. Yüzünde, yüzünde acı çekercesine bir ifade vardı. "Ucuz ha", dedi. Harfleri uzak yerlerden getiriyormuş gibiydi, öylesine zorlanıyordu. "Ucuz", diye tekrar etti ve sustu.
"Bekledim seni, her gün her saniye. Sen hayalini gerçekleştirdiğinde uzaktan izleyen bendim, senin başın sıkıştığında uzaktan yardım eden bendim, sen ağladığında yine uzaktan izleyen bendim, ben seni hep uzaktan izledim ama asla dokunmadım sana"
"Sen, beni anca uzaktan seversin Minho. Yakınıma gelecek kadar cesaretin yok, senin cesaret ettiğin sadece yıkıp dökmek", sözlerim onun için hançerdi belki ama benim için bir hiçti. Onun bir şekilde fark etmesi gerekiyordu, bu aşk değildi. Kaşları havalandı, boş gözlerle yüzüme bakıyordu.
"Yakınına geldiğimde bana bir canavarmışım gibi davrandın Felix", gözlerimi kaçırdım, bazı sözlerin altında ezilmek gibiydi bu kaçış. "Takıntıyı aşk zanneden bir canavar", dedim düzeltmek istercesine. Minho'nun gözlerinden yaşlar aktığında binlerce lanet okudum içimden, bu halde olmamalıydık.
"Canavar", dedi gülerek yaşları yüzünü ıslatmaya devam ederken. "Canavarlar sevimlidir bence. Tıpkı insanlar gibiler, acılarını gizlemek için saldırganlaşırlar. Sadece görünüşleri farklıdır onlar da insan gibidir." burnumdan nefes vererek güldüm, alay edercesine değildi kendini kandırana doğruyu anlatamayacağından sinirden gülmek gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Loss / Hyunlix
Fanfiction"Defilede sevdiğiniz bi tasarım var mı Bay Hwang?" "Evet ama tasarım değil sarışın modeli sevdim"