"Giyindin mi?"
"Evet", deyip Hyunjin'in ceketinin üzerine oturdum. Oturmamdan ötürü sızlayan kalçamla gözlerimi kıstım, canım feci halde acıyordu. Saat gece yarısını geçeli çok olmuştu, Hyunjin ile öylesine kapılmıştık ki farkında değildik saatin ve yerin. Yerimiz çok fazla rahatsızdı ancak değerdi. Aklıma gelenler yüzünde bedenimdeki kanlar yanaklarıma hücum etmişti resmen, utanmışım. Sonunda yorulduğumuz için bitirmiştik ancak burada kırık oturağın üzerinde geceyi geçiremezdik, Hyunjin polislerden birini çağıracaktı tabii bu durumu nasıl anlatırdık muamma.
"Chan! Kimse yok mu?", bir kez daha aynı şekilde seslendiğinde Chan ve bir polis içeri geldi. Anlamıyorum bu Chan neden sürekli dibimizdeydi?
Kırılan oturağa baka baka Hyunjin'in önüne geldi. "Ne yaptıysanız artık-"
"Uzatma hallet şunu", dedi tok bir sesle Hyunjin. Chan ise hâlâ gülüyordu. Onaylarcasına başını sallayarak çıkmıştı.
Hyunjin ise tebessüm ederek bana dönüp, yanıma geldi, önümde diz çökerek dizlerime birer öpücük kondurdu kalbimi hızlandıracak bakışlarıyla bana bakarken.
~~
"İyi misin?"
"Şunu sormayı kes artık", sinirle homurdandım. Tüm gündür aynı sorup duruyordu, ağzının ortasına bir tane vurmamak için zor tutuyordum kendimi. Hyunjin, elimi tutup nahif bir öpücük kondurdu elimin sırtına, ona bakmamak için direndim ama ısrarla ona bakmam için sertleştiriyordu tutuşunu. "Seni seviyorum", dediğinde ona baktım. Gözlerinde parlama vardı resmen tebessüm ettim.
Dün geceki 'mükemmel' gecemizden sonra, bir şekilde serbest bırakıldık Hyunjin nasıl olduğunu söylememişti ben de üstelemedim açıkçası. İlk gece yan kırılan oturak değiştirilmişti, sonra Hyunjin'in kucağında uyuyarak sonlandırdım gecemi. Sabahında da çıktık, çıkar öıkmaz eve gelmiştik malûmunuz duş almamız gerekiyordu. Hyunjin ile duş aldıktan sonra yeniden çıktık evden. Şirkete geçmiştik bu defa. Hyunjin bunu fark ettirmemeye çalışsa da gerçekten sinirliydi. Minho'yu bir kaşık suda boğabilirdi yani.
"Efendim-", sertçe açılan kapıyla Changbin konuşmaya başlayamadan bölündü sözü. Hepimizin gözü kapıya çekildiğinde sekreterin özür dilemek amacıyla eğildiğini yanında ise soluyan bir adet Minho görmemiz bir oldu. Ne yüzle geliyorsa buraya adi herif! Hyunjin onu görür görmez fırladı yerinden, koltuğu geriye doğru düşmüş ses çıkarmıştı. Minho'nun yakasına yapışıp yumruklarını indirdi yüzüne. Minho'nun yüzü saniyeler içinde dağıldığında öylece izliyorduk, kal gelmişti sanki.
Minho, bir anda Hyunjin'i ittirip atağa geçmişti. Hyunjin'e ilk yumruğu vurduğunda hızla yerimden kalktım. Geriye doğru sendeleyen Hyunjin'i kolundan tutup arkama aldım, Minho'nun tam önünde durdum gözlerimden nefret fışkırıyorken. "Derin ne senin! Yetmedi mi yaptıkların!", gözlerinden alevler fışkırıyor dersem yalan olmazdı gerçekten. Minho, bana bakmaya devam ederken gözleri bir an da Hyunjin'in tuttuğum eline indi.
Yanındaki sandalyeye tekme attı bağırarak. Sandalye geriye doğru düşerken o etrafı biraz daha dağıttı. Ardından yeniden önüme doğru geldi ve boğazımdan tuttu, nefes almak bir anda dünyanın zor eylemi haline gelirken Minho'nun ellerine attım elimi ancak o kadar sert tutuyordu ki açmak imkansızdı. Bu sırada Hyunjin, Minho'yu üstümden almak için çırpınıyordu. Ama Minho yerine mıhlanmış gibiydi, gözlerinde öfke, gözlerinde nefret vardı sadece; beni sevdiğini iddia eden adam şuan belki de ölümüme sebep olacaktı.
Tek bir saniye dayanacak halim yokken Hyunjin Minho'yu sırtından tutarak kapıya kadar fırlattı, Minho öylesine sürüklenmişti ki sesi oda da yankılanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Loss / Hyunlix
Fanfiction"Defilede sevdiğiniz bi tasarım var mı Bay Hwang?" "Evet ama tasarım değil sarışın modeli sevdim"