16

869 89 164
                                    

"Çok güzel Felix, sağdan da alabilir miyim aynı pozu?.. Evet mükemmel"

Felix, kamera karşısında poz veriyorken Hyunjin büyülenmiş gözleriyle onu izliyordu. Gözünü bir saniye bile Felix'ten ayırmadan da keyif kahvesini içiyordu. Chan ise muzdaripti bu durumdan; anlamadığı, bilmediği bu işler onu fazlasıyla sıkmıştı.

"Ağabey biz neden burdayız? Ya sen ne anlarsın fotoğraftan, modellikten?"

"Chan, sinirlerimi bozacağına, git bu akşam G... Köprüsünün arkasında olacak silah teslimini boz. Minho'cuğun biraz morali bozulsun değil mi?"

"Ne istiyorsun Minho'dan?"

"Her şeyini", dedi net bir tonla. Chan, konuyu değişerek, "Eunwo sorun yaratıyor mu?", dediğinde yüz ifadesi değişmişti Hyunjin'in. Adamın isminin anılması bile onu sinirlendirmeye yetiyordu, Eunwo'nun ne zaman ne yapacağı belli olmuyordu. Her an büyük bir sorun yaratabilecek bir kabiliyeti vardı. "Şuan bir sorun görünmüyor. Ondan kurtulmam lazım, her an bir kötülüğü dokunabilir. Hele ki etrafımda böyle insanlar arttıkça. Eunwo'nun ihanet etmesi çok yakın", Hyunjin, kardeşini çok iyi tanıyordu. Onun bir sözüyle neyi kast ettiğini, veyahut ne yapacağını anlayabilecek kadar iyi tanıyordu.

"Neyse sen git hadi", dedi bir yere yetişmek ister gibi. Felix, kıyafet değiştirmek için soyunma odasına girdiğinde arkasından koştururcasına gitti Hyunjin. Kapıyı çalmadan içeri girdi, içeride kimse yoktu. İçeri girdiğinde kafasına yediği sert darbeyle sendeledi Hyunjin.

"Ah!.. Felix?! Ne yapıyorsun Tanrı aşkına? Hırsız olacak değil ya?"

"Hırsızdan ne farkın var! Ne işin var soyunma odasında? Bak adı üstünde soyunma odası!", kapıyı kapatıp Felix'i kapıya yasladı Hyunjin. Belini çıplak bırakan transparan kıyafeti ile göz alıcı duruyordu Felix, Hyunjin baştan aşağıya süzdükten sonra bir adım daha yakınlaştı. Felix'in boyundan kokusunu derince içine çekip uzaklaştı.

"Vücudunu ezberlemek istiyorum belki de olamaz mı?", sesi her halinden etkilendiğini çığırıyordu.

Hyunjin'in elini acıtacak derecede tutup itti Felix. "Bana bir daha böyle yaklaşma. Seni uyardım ancak dinlemiyorsun..", dedi Hyunjin'e biraz yakınlaştı. Ceketinin yakalarından tutup oynadı bir iki saniye ve devam etti: "Öğretmekten gocunmam", diyip kafa attı Hyunjin'e. Hyunjin, geriye doğru burnunu tutarak sendelediğinde üstünü düzeltti Felix. Bilerek Hyunjin'e çarpıp aynanın karşısına geçti, yüzünde toz varmışçasına temizledi.

Canı acısa da güldü gennç adam. "Zorsun, çok zorsun", aynadan baktı Hyunjin'e Felix. "Zor değilim, sen zor yolu inşa edendin"

"Yıkmasını bilirim"

"Geç kaldın"

"Nefes alıyorken hiçbir şey için geç değildir küçük bey.", alaycı bit tavırla güldü Felix. Yüzündeki makyajı sildi ve kalktı. Kabine geçip kıyafetlerini çıkardı bu sırada Hyunjin koltuğa geçip oturdu. Yapması gereken onca işi vardı fakat Felix ile yan yana olmak, aynı ortamla nefes almak daha iyi geliyordu; gidesi gelmiyordu.

"Yemek yiyelim mi?", diyen Felix ile arkaya yasladığı başını şimşek hızına kaldırdı, kocaman açtığı gözleriyle. Yanlış duyduğunu zannederek, "Sen mi konuştun?!", dedi. Güldü Felix. "Evet, yemeğe gidelim diyorum. Çok acıktım, hem ısmarlarsın"

"Dünyaları sererim önüne ya yeter ki sen iste"

"Tamam havalara girme hemen. Çıkalım o zaman", Hyunjin hızla ayaklandı, kapıyı açıp eliyle Felix'in geçmesi için uzattı gülerek. Başını hafifçe öne eğip geçti Felix. Hyunjin, derin bir nefes vererek arkasından çıktı Felix'in.

Loss / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin