Dışarıda kar yağıyordu, kışın soğuk ama güzel günleri artık bizimleydi. Camın önünde oturmuş usuk usul yağan kar tanelerini seyrediyordum, tanecikler birer birer kalbime konuyordu, içimdeki korları söndürüyordu. İçimde derin bir huzursuzluk vardı bunu havayla bağdaşlaştırmıştım, kapalı havalar genel olarak ruh halimi etkiliyordu, ancak öyle değildi sanırım.
Gözlerimde bir yorgunluk olduğundan açtığım klasik müziği kapattım ve kalktım. Yatağa geçip uzandım, pijamalarım üzerimdeydi hâli hazırda. Örtüyü üstüme atıp sola doğru döndüm, perdesini kapatmadığım pencereden dışarıyı görebiliyordum böylece.
Bir hafta geçmişti o gecenin üstünden. Ben sabaha doğru uyanmıştım, uyandığımda başımın ucunda Hyunjin vardı. O gece bir sürü soru sormuştum ancak anlamadı, sabah olduğunda sakin kafayla anlatacağını söylemişti. Açıkçası o gece korkmuştum, çünkü Hyunjin'in yüz ifadesi tuhaftı, eğer Minho'dan tamamen kurtulmuş olsaydık bunu sevinç naraları ile kutlardı. O gece için bilmediğim şeyler ortada dönüyordu.
Eresti gün zorla da olsa her şeyi anlattırmıştım. Jisung ve Minho kayıptı, Seungmin ve Jeongin ise polislere teslim edilmişti. O gece Minho kaçtıktan sonra Jisung peşinden gitmiş; dönme zamanı artık işkillendirici bir saate geldiğinde her yeri aramışlar, polisler, jandarmalar didik didik aramışlardı fakat bulunmamışlardı.
Duyduklarımdan sonra kaç saat ağladığımı bile bilmiyordum, arkadaşım kayıptı belki de Minho'nun elindeydi ve acı çekiyordu. Bunu bilmiyordum, bilmediğim gibi elimden hiçbir şey gelmiyordu. Bekledim, bekledim ama haber gelmedi. En son polisler denize atladıkları ihtimalinden söz etmişti.
Nefesimi kesiyordu her bir ihtimal, en yakın arkadaşım ne haldeydi, üstelik benim yüzümden.
Aramalar devam ediyordu hâlâ ama iz yoktu maalesef. Ben de evde pinekleyerek haber bekliyordum. İçimden herhangi bir şey yapmak gelmiyordu, Hyunjin de oldukça yardımcı oluyordu bu süreçte. Ama tek istediğim arkadaşımın bulunmasını istiyordum.
19.06
"Bebeğim", uzaktan duyduğum ses daha yakından geliyordu. Yeniden duyduğumda gözlerimi açtım zorlukla, çok yorgun hissediyordum uyanasım yoktu. Gözlerimi aralamadan önce yumruk yaptığım elimle ovuşturdum.
Gözlerimi açtığımda karşımda sıcak bir gülüşle bana bakan sevgilimi görmemle onun gibi tebessüm ettim. "Uyandı sonunda uyuyan güzel", deyip burnuma parmağıyla vurdu yavaşça. "Hava tam uyumalıktı. Gözlerimi dinlendiriyordum uyumuşum", eğilip alnıma sıkı bir öpücük kondurdu. "İyi yaptın güzelim. Daha iyi misin?", yatakta doğruldum sırtımı yatağa yasladım.
"Bilmiyorum, tuhaf hissediyorum. Bir haber yok mu?"
"Yok henüz güzelim. Ama sıkma canını bak böyle üzgün olunca kalbim sıkışıyor. Senin gülüşünü görmem lazım", o beni hep güldürüyordu aslında yalancı. Onun yanında gülmemek mümkün müydü?
"İşte böyle güzel sevgilim", deyip dudaklarıma uzun, kokulu bir öpücük kondurdu. Daha sonra kısa kısa dudağını değdirip çekildi. "Hastayım şu dudaklarına." Şapşal sırıtmama engel olamadan elimi boynuna doladım ve dudaklarını dudaklarımın arasına aldım.
Hyunjin'in elleri de belimi buldu, kendine doğru çektiğinde daha da yakınlaştık. Deniz kokusu burnuma doldukça gözlerim kapalı dudaklarının tadına bakıyordum. İkimiz de yavaştık, sadece aşk vardı, duygularımız ve özlemimiz vardı; ayrıldıktan sonra harlanan özlemimiz.
"Seni seviyorum sevgilim", dedi alt dudağımı öpmeye kısa bir ara verirken ve yeniden hapsetti tenimi sıcaklığına. Dudaklarımı geri çektim, "Seni seviyorum sevgilim", deyip üst dudağını yeniden öptüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Loss / Hyunlix
Fanfiction"Defilede sevdiğiniz bi tasarım var mı Bay Hwang?" "Evet ama tasarım değil sarışın modeli sevdim"