27 Final

681 74 145
                                    

THE LOSS
FİNAL

Abel'in bezini bağladıktan sonra zıbınını da bağladım, ardından tulumunu giydirdim. Oğlum elindeki oyuncağı saklarken, tatlı tatlı sesler çıkarıyordu. Yanaklarını ısırıp öpmek istiyordum ama ağlıyordu, babası sürekli yaptığı için tecrübeliydim.

Üstüne doğru biraz eğilip burnunu öptüm. Minik burnu çok güzeldi. "Güzel bebeğim, şimdi uyku vakti mi hm?", burnumu burnuna sürtüp yanağını öptüm yavaşça. Oğlumu kucağıma alıp salona inmek için çıktım odadan.

Temkinli adımlarla merdivenleri indim ve salona geçtim. Abel, nedenini bilmediğim bir şekilde salonda boydan camın önündeki ağaca bakarak uyumayı seviyordu. Hyunjin oraya alçak geniş bir koltuk aldırmıştı, ışığı kapattığımızda ise oturduğumuz yerin tavanından yere doğru yıldız şeklinde lambalar ışıklandırıyordu etrafı.

Oğlumuzun sevebileceğini düşünmüştü ve öyle de olmuştu. Hyunjin'in böyle ince ruhlu olması çok özel hissetiriyordu. Abel, Jaeyong'dan farksızdı onun için. Gerçekten oğlumuzdu o artık.

Mavi emziği Abel'in ağzına koydum hemen emmeye başladığından hafif hafif sallamaya başladım kolumda. Dışarıya bakıyordu büyülü gözlerle, kısa süre bugün yorulduğundan dolayı -Hyunjin tüm gün onunla oynamıştı- kapandı gözleri. Çok uslu bir bebekti, ağladığı zamanlar da oluyordu ama genel olarak çok sessizdi. Güzel bebeğim.

Sessiz adım sesleri duyduğumda başımı çevirdim. Hyunjin her zaman ki gülümsemesiyle bize doğru geliyordu. Yanımıza oturdu, elini omzuma atıp saçlarımdan öptü sonra oğlumuzu öptü.

"Uyumuş hemen, yetişemedim"

"Yeni uyudu babası, tüm gün oynadın zaten yetmedi mi?"

"Yetmiyor güzelim, seninle, kızımla, oğlumla vakit geçirmek yetmiyor bana. Kokunuzun olmadığı yerde bir saniye geçirmek istemiyorum", dediğinde gülümsedim. Yanağını öptüm.

"Uyudu sanırım odasına götürelim, sonra yemek yiyelim", Hyunjin kucağımdan aldı Abel'i. "Tamam bebeğim, Jaeyong nerede?", battaniyesini üstüne attım Hyunjin yürürken arkasından yürüdüm. "Uyudu sen gittikten sonra mama yaptık birlikte, oyun oynadık yoruldu o da", dediğimde onaylar tonda mırıldandı.

Abel'in odasına çıktığımızda dikkatlice yatağa bıraktı Hyunjin, üstünü örtüp bebek telsizini açtı. "Hadi gidelim", deyip ışığı kapattı çıktık odadan.

Merdivenlere doğru yürüdüğüm sırada bir anda havada buldum kendimi, Hyunjin'in kucağındaydım. Kollarımı beline dolayıp boynunu öptüm. "Yorulma sen bebeğim"

"Yorulmadım ki"

"Yavrum tüm gün evdeydin, şimdi kucağımda dinlen."

"Sevgili patronum defilem ne zaman?", dediğimde gerildi. Modellik yapmamı çok kıskanıyordu ama ben seviyordum. Tabii şuan sadece birkaç defileye katılacaktım, çünkü bakmam gereken bebeklerim vardı. Onlarla vakit geçirecektim büyüyene kadar, daha sonra işimi yapardım ne de olsa patron kocamdı zaten.

"Haftaya sevgilim haftaya. Ama senin kıyafetlerimi ben seçerim", dediğinde kahkaha atmıştım. "Sen delirdin mi? Nicolas seçiyor", dedim bana dönüp yüzünü ekşitti. "Bana ne ben seçerim, marka benim değil mi?", deyip mutfak masasına oturttu beni.

Elini belime dolayıp üstüme doğru geldi, belim masaya denk gelirken dudaklarımızı birleştirdi. Özlemle dudaklarını öptüm, ellerim boynunda kendime doğru bastırıyordum. Hyunjin, dudağımı sertçe öpmeye başladığında kalçamı ona sürttüm, aynı sertlikle üst dudağını öpmeye başladım. Burnundan verdiği nefeslerin sesi beni yükseltirken şuan tenime aç olduğunu hissediyordum, aynı şekilde ben de ona açtım.

Loss / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin