Öfkeyle soluyordu sarışın, birkaç saat önce olanlar durmaksızın film şeridi gibi gözünün önünden geçtikçe öfkesi de anbean katlanıyordu. Kendini, yem gibi hissediyordu, Minho'nun sözleri beynin içinde cirit arıyordu âdeta. Düşünce ve dugu karmaşasını bir kenaraa koymaya çalışarak mantık çerçevesi dahilinde düşünmeye zorluyordu beynini. Minho'nun sözleri asılsız değil de doğruysa, Hyunjin onu kullanıyorsa, tüm olacakların sonunda babasına ve kendisine ne olacak şeklinde düşünüyordu gözleri tek bir noktada sabitken.
"Aptalım, aptalım!"
Ellerini saçlarınınnarasına daldırıp geriye doğru taradı. Dirseklerini dizlerinin üstüne bırakıp yüzünü kapattı elleriyle. Başındaki ufak sızı canını yakıyorken tek yapmak istediği düşünmekti ancak düşünmekten delirecekti farkındaydı da...
Odanın kapısı açıldığında yerinden kalktı hemen. Odaya giren Hyunjin'in yakasından tutup sert bir yumruk indirdi yüzüne. Hyunjin yana doğru sarsılırken Felix göğsünden sertçe ittirdi.
"Bilerek yaptın değil mi?! Adi herif!"
Felix, üstüne doğru yüksek bir ses tonuyla bağırırken Felix'i es geçerek arkalarındaki koltuğa geçti. Sarışın şaşkınca arkasını dönerken, Hyunjin kanayan dudağını sildi elinin tersiyle.
"Cevap ver bana!"
"Ses tonunu alçalt. Seungmin itinin arkamdan iş çevirdiğini bilmiyordum. Haberi alır almaz geldim zaten, seni o ite bırakır mıyım-"
"Lan sen kimsin! Senin ne haddine! Beni bırakkır mıymış?! Delireceğim ya, o ibne Minho'dan bir farkın yok benim için. Seninle kalıyor olmam senden hoşlandığım anlamına gelmiyor! O siktiğim anlaşmasının da canı cehenneme tıpkı senin gibi. Umrumda değilsin! Ben yokum artık"
"Ne gidecek misin öylece?", dedi Hyunjin rahat bir tavırla arkasına yaslandı, kolunu koltuğun sırtına dayayıp parmağıyla eğik başını tutuyordu ve Felix'e baktı baştan aşağıya süzerek.
"Gideceğim tabii! Senin gibilerle işim olmaz!"
Güldü Hyunjin rahatsız edici bir şekilde. "Gittiğin yerde Minho'nun yatağına girersin anca" demesiyle Felix'ten tokat yemesi bir olmuştu.
"O ağzını sikerim düzgün konuş!"
Hyunjin, çenesini hareket ettirip sırıttı. Felix'in bileğinden tutup çevik bir hareket ike kucağına çekti. Felix, kaşlarını çatıp kalkmaya çalışsa da Hyunjin sıkı sıkıya tutmuştu onu."Bırak lanet herif!"
"Minho seninle evleneceğini duyurdu resmen bunu biliyor musun? Gittiğin gibi sadece parmağına mahkum bir hayat takarsın. Bunu görmüyor musun Felix? Aptallık edip durma"
Durdu Felix bir anlığına, duyduklarını aklında kısacık bir sürede tarttı. Fakat yerine oturmayan şeyler vardı, aklını kurcalıyordu.
"Bırak", soğuk sesini duymamazlıktan geldi Hyunjin. Felix'in çenesinden tutup kendine doğru çevirdi. Yüzleri oldukça yakın dururken solukları harmanlanıyordu. Hareleri mıknatıs gibi birbirine çekilirken bakışlarını birleştirdiler. Kahveleri birbirine değdiği an zaman bir akarsudan akarmışçasına hızlı ve sesli geçiyordu. Felix'in, kin ve öfkesi; Hyunjin'in, çıkarları onların sandığı gibi değildi aslen. Onları birbirine çeken duygusal bir çekimdi, ancak bunu bilmelerine engel olan hırsları da kalın bir duvar örüyordu aralarına.
"Gidecek misin?"
"Seni mahvedip öyle gideceğim"
"Razıyım, beni sen mahvet"
Felix, ona göz devirerek kalkmaya yeltendi yeniden. Bu sefer başarılı olmuştu. Hyunjin ellerini gevşetmişti, gitmesine izin verdi.
Kore
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Loss / Hyunlix
Fanfiction"Defilede sevdiğiniz bi tasarım var mı Bay Hwang?" "Evet ama tasarım değil sarışın modeli sevdim"