17

794 83 208
                                    

"Hyunjin, odaya geç geliyorum hemen.", aksak adımlarla duvara tutunarak merdivenleri çıktı Hyunjin. Kısa bir an gidişini izledikten sonra merakla bakan Jaeyong'a döndüm.

"Yongbok, babam küstü mü bana? Sarılmadı", dudağını büzmüştü. Babasına olan sevgisi öyle büyüktü ki, çok sevilesiydi. Dizlerimin üstüne çöküp küçüğün ellerinden tuttum. "Baban biraz yorgun ve hasta. Yarın seni çok öpecekmiş öyle söyledi. Sen bu gece amcanın yanında uyu tamam mı?"

Başını sallayarak," Tamam yongbok. Babamı iyileştir hemen olur mu?", yanağına küçük bir öpücük kondurdum, yüzümde tebessüm ile. "Olur bebeğim, iyi geceler." Chan, Jaeyong'u koluna alıp odalarına giderken ben de Hyunjin'in odasına gitmek amacıyla çıktım basamakları.

Kapıyı bir kere tıklatıp içeri girdim. Hyunjin üstünü değişmemiş bir hâlde uzanıyordu yatakta. Gözlerini, perdesi açık kalan pencereden görünen gökyüzüne dikmişti. Kapıyı sessizce kapattım, dolabına yöneldim içinden pijama çıkardıktan kapağını kapattım ve  Hyunjin'e döndüm.

Onun üzgün olduğunu bakışlarından bile anlamak mümkündü; şunu görmüştüm ki acısını asla gizleyemen biriydi, tıpkı beni sinir eden hareketlerini saklayamaması gibi... Her ne kadar gıcık birisi de olsa canı acıdığı için çok masum duruyordu. Öyledir ya, insanın en saf ve masum olduğu an; acısını hissettiği zamanlardı, acı nefrete dönüşmeden bir adım öncesiydi. Şuan ise onu yalnız bırakmak, kalleşlikten öte olmazdı. Onun canı yanıyordu ve ben onun yanında olup ona destek olmalıydım, içindeki yangın biraz da olsa közleşene kadar.

Boğazımı temizleyerek yatağa doğru yürüdüm. "Kalk hadi, üstünü değiştir.", aslında biraz alaya alıp güldürmeye çalışmak istedim ama zannedersem bu onun duygu akışına ters esen bir rüzgar olurdu. 

"Hyunjin", dedim yeniden. Yatağa oturup saçlarını okşadım. Karşımda koca bir çocuk varmış gibi hissediyordum. Ve çocukları kandırmak oldukça kolaydı. Gülümsedim, "Bak sırası değil ama eğer kalkarsan kocaman bir öpücük veririm sana. Birlikte bir şeyler içeriz gece daha bitmedi nasılsa?" Yüz ifadesinden tepkisini ölçmek için dikkatlice bakıyordum. Yüzünde çok silik bir gülüş oluştuğunda yeniden gülümsedim.

"Çocuk muyum ben Felix?"

"Çocuk gibisin şuan, masum ve tatlı"

"Tatlı mıyım gerçekten", dediğinde göz devirdim. Her an her yer de bir sarkıntılık yapacaktı illaki. "Öylesin hadi kalk üstünü değiştir. Sonra istersen konuşuruz, belki konuşmak iyi gelir. Bak ben meşgul bir insanım ve sizin markanızı temsil ediyorum Bay Hwang beni bekletmeniz ayıp olur"

"Ah", dedi uzatarak. "Peki kalkıyorum. Çımmana gerek yok ama önünde soyunurum"

"Abartma istersen", diye uyarıda bulundum. İkimiz de gülümsedik. Ben, arkamı döndüğümde Hyunjin üstünü değiştirmek için kalktı yataktan. Kısa süre sonra giyindiğinde yatağın diğer tarafı çöktü, o sırada arkamı döndüm. Gözlerimin içine bakıyordu, bir şey söylemek istercesine; ama çekiniyor bir hâli vardı.

"Bir şey isteyebilir miyim senden?"

"Tabii"

"Bu gece, göğsünde uyuyabilir miyim? Yanlış anlama, sadece biraz ilgi ve merhamet istiyorum. Bunu küçük kızımdan alabilirdim ama onun saflığı bu gece beni kaldıramaz. O yüzden yani", diye sona doğru yuvarladı ağzında kelimeleri. Beklentiyle bakan gözleri, samimiydi. Dediği gibiydi sanırım, farklı bir niyeti olduğunu sanmıyorum.

"Olur ama giyecek bir şeyim yok"

"Dolapta kullanılmamış pijamalar var üst tarafta"

Yataktan kalkıp dediği yerden aldım pijamaları. Banyoda üstümü değiştirdikten sonra odaya geri döndüm. Kıyafetlerimi koltuğun üstüne bırakıp yatağa geçtim. Örtüyü açtım, Hyunjin de benimle birlikte girdi yatağa. Yastıkları sırtıma koyup uzandım, bedenim biraz yüksekteydi. Kolumu açtığımda Hyunjin hemen göğsüme sığındı. Kollarını belime doladı, ben de altındaki kolumu sırtına doğru çıkarıdım. Saçlarından gelen mis kokuyla bir anlığına gözlerimi kapattım. İkimizin de kalbi hızlı çarpıyordu, bunu fark etmemek zor olurdu.

Loss / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin