1. Bölüm- Verilen Söz

2.1K 115 25
                                    

29

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

29. yaş günüm.

Masanın üstünde mizahşör arkadaşlarımın benim için özel olarak hazırlattığı, üzerinde '30 yoğum ama 29 varım' yazan ve mumlarından asla cimrilik edilmemiş, tam 29 tane uzunca muma ev sahipliği yapan mükemmel pastam var.

Kendisi masada yalnız değil. Annemin geçtiğimiz aylarda bana zorla sardırıp buzluğa attığı sarmalar, son anda akla gelerek çabucak yapılmış yoğurtlu makarna salatası, üst komşumuzun kızının bu hafta youtubedan görüp bizi de denek olarak seçtiği kurabiyeleri, benim her seferinde ne kadar sevmediğimden bahsetmeme rağmen bir şekilde o masada kendine yer bulan peynirli börek ve nereden geldiğini bilmediğim patates salatası da biricik pastama eşlik ediyor.

29. yaş günün tam olarak bir altın günü havasında geçecek deselerdi bunu diyenin suratına, duyanı soğuk soğuk terleten, yerden yere vurup insan içinde rezil eden meşhur kahkahamı yapıştırırdım. Üstüne bir de sarhoş mu diye kontrol etmek için babamın alkolmetresine üflettirirdim.

Kendimden o kadar emindim.

Oysa şu an ben bu görkemli gün masasının baş köşesinde dikiliyor, yanan 29 mumum ve karşımda durmuş, ellerinde telefonlarla bana bakan, benden çok daha heyecanlı görünen, çoğusuna doğumumla birlikte sahip olduğum, diğer kısmını da 29 yılda hayatıma kattığım insanlarla bakışıyorum.

Herkes dilek dilememi bekliyor. Kameralar kayıtta. Her milisaniyede bir duyulan fotoğraf çekme sesi, dilek tut, buraya bak, şöyle poz ver seslerini yavaş yavaş duymamaya başlıyorum. Sanki her şey bir anda ağır çekime geçmiş gibi hissediyorum.

Herkesin yüzüne tek tek bakıyorum. Sanki onlardan biri çıkıp 'Durun bir karışıklık olmuş bu kız 29 değil 28'miş' diyecek ve ben o rahatlamanın etkisiyle içimde tuttuğum derin nefesimi büyük bir güçle verip yanan mumların 28'ini söndüreceğim. O aptal 1 mum sönmeyecek parmağımla ona bir fiske vuracağım ve pastanın kremasıyla buluştuğu an 'cıs' diye sönecek. Çünkü ben 29 değilim.

Ben bir umut karşımdaki insanların suratına bakmaya devam ederken içimdeki umut da 29'dan geriye bir bir sönmek üzereyken bakışlarım onunla buluştu.

O an bir uğultu gibi duyulan tüm o sesler gitti ve yerini sinir bozucu bir çınlamaya bıraktı. Çınlamayla birlikte başımın sağ tarafına bir ağrı girmesi de bir oldu. Diğer insanların arkasında, kapının eşiğine yaslanmış, kollarını gövdesine dolamış bir şekilde duruyor, dudağının bir tarafı havaya kalkmış yarım gülüşüyle sırıtıyor, bu yarım gülüşle bile kısılan gözleriyle göz teması kurup kurmadığımdan emin olamıyordum.

Gülünce kısılan o gözlerini... OYSAM KEŞKE!

O kısıklıktan bile beyninden geçen hınzır planları dışarıya sızıyor. Şu an bi oda dolusu insanı umursamayıp, yanına gidip elimin tersiyle o yamuk gülüşlü ağzına bi tane çarpmayı ne kadar çok isterdim.

Yirmi DokuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin