Selamlar, yukarıya 'birce vibe' bazı görseller koydum. İlerleyen bölümlerde diğer karakterler için de yapabiliriz.
Satır arası yorumlarda buluşalım mı? Onları okurken çok mutlu oluyorum. Yıldızlarınızı da eksik etmeyerek varlığınızı gösterirseniz çok sevinirim. İyi okumalar💕Odadaki diğer misafirler ya birbirleriyle sohbet ediyor ya da yemek yiyordu. Kapıdan giren Kürşat sadece bizim dikkatimizi çekmişti ama Kürşat bu durumu tersine çevirmek istemiş olacak ki ''Merhabalar herkese'' diyerek giriş yaptı odaya.
Dikkatleri üstüne çektiğinde ilk reaksiyon gösteren annem oldu. ''Aa Kürşat, hoş geldin oğlum. Geleceğini bilmiyordum. Çok şaşırttın beni çok mutlu oldum.'' diyip gülümseyerek ona bakan Kürşat'a sarıldı.
Kafamı yavaşça yanımda oturan Aziz'e çevirdim. Gözlerini dikmiş sarılan anneme ve Kürşat'a bakıyordu. 'Çek la ellerini anamın üzerinden!' diyebilecek bir hava seziyordum. İçindeki 'Angaralı' her an aktif olabilirdi.
''Ay Birce annecim bak Kürşat gelmiş. Hem de çiçek getirmiş.'' diyerek bana döndü annem. Yanımdakinin de dikkatini benim üzerime döndürmüş oldu. Ne güzel bir 3 dakika da olsa ben dışında bir şeylerle ilgileniyordu anne. Ne güzel seni kıskanıyordu. Yine niye benim başıma sarıyorsun bunu?
''Gördüm anne gördüm.'' dedim sahte bir tebessümle. Susması için bir uyarıydı bu ve bu uyarıyı yapmamın şu an içinde bulunduğum durumla alakası yoktu. Genel olarak annemi Kürşat'tan ayrıldığıma inandırmak çok zor olmuştu. Üniversitede sürekli ayrılıp barıştığımız için son sefer gerçekten bittiğine çok uzun bir süre inanmamıştı. Bizi tekrar bir araya getirmek için de bayağı bir mesai harcamıştı. Kürşat saygılı ve iyi bir çocuktu o yüzden annemin bu darlamalarına sesini çıkarmıyordu ama ben en sonunda kesin bir dille annemle konuşarak kafasındaki şeyin gerçekleşmeyeceğini iyice anlatmıştım. O zamanki çabamı hatırladığım için şimdi tekrar annemin böyle bir ihtimal için ümitlenmesini istemiyordum.
Oturduğum yerden kalktım ve salonun ortasında elinde bir buket çiçek ve bir hediye paketi ile duran Kürşat'a ve anneme doğru ilerledim. Geride bıraktığım ne halde emin değildim. Kürşat'ın yanına geldiğimde kibarca 'Hoş geldin.' Dedim. Elindeki buketi bana uzattı 'doğum günün kutlu olsun.' diyerek. Teşekkür ederek buketi aldım. Hediye paketini alan annem ikimizi salonun ortasında tek bırakarak kişisel alanımıza saygı duyduğunu düşünüyordu. Sanki odanın bir köşesinde ne konuştuğumuzu dinlemeye çalıştığını görmüyorum anne.
''Sarp'la karşılaştık da bugün alışveriş merkezinde. Laf arasında doğum günün olduğunu söyledi.'' Sonra durdu yanlış bir şey söylemiş gibi ''Yani doğum gününün bugün olduğunu biliyorum tabi de. Kutlamadan bahsetti işte. Davet etti. Umarım buraya gelerek seni zor durumda bırakmamışımdır.'' dedi. Son cümlesini kulağıma biraz yaklaşarak kısık sesle söylemişti.
''Yok canım, niye zor durumda bırakasın. Sen de arkadaşımsın sonuçta. İnan burada olmaması gereken çok başka insanlar var." dedim olayı alaya almaya çalışarak. Çünkü gerçekten de zor durumda bırakmıştı. Ne alakaydı yani birden eski sevgilinin doğum gününe gelmek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yirmi Dokuz
Roman d'amourYıllar önce yaptığınız 'çocukça' bir anlaşma hayatınızı en fazla ne kadar değiştirebilir? ''Anlamıyorsun ki. Ben ne dedim az önce? Sanki o dört duvarın arasında da benimle mi olacaksın?'' ''Olurum.'' -'Ne?!' Aziz'in bu net ve hızlı cevabı karşısında...