12. Bölüm- Geçmemiş Geçmiş

562 83 95
                                    

Selamlar, selamlarr
Girişimi uzatmıyorum, yorumlarda görüşürüz diyorum ve sizi bölüme uğurluyorum🩷
İyi okumalarr

Selamlar, selamlarr Girişimi uzatmıyorum, yorumlarda görüşürüz diyorum ve sizi bölüme uğurluyorum🩷İyi okumalarr

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Aziz'le sessiz geçen 20 dakikalık bir yolculuk yaptık. Tekrar az önce ayrıldığımız yerlere geldiğimizi görünce beni götürmek istediği yerin buralarda olduğunu ama önce kendini sakinleştirmek için yolu uzattığını anladım. Yolda ilerledikçe nereye gittiğimiz iyice anlaşılıyordu. Okula gidiyorduk. Anlaşılan bugün nostalji yapmaya devam edecektik. Arabayı okulun arka duvarının önünde durdurdu. Yıllar önce, mezuniyet günü oturduğumuz o duvarın önünde.

Arabadan inip sağ tarafa geldi ve kapımı açtı. Beni bu yaşımızda okula getirdiği için ona 'gerçekten mi?' bakışımı atıyordum. "Bakma öyle bakma. Hadi in." dedi. Ben inerken de bir elimi tutmayı ihmal etmemişti. İyi olmuştu çünkü araba yüksek olduğu için yere atlayışımda ayağımın burkulmasını istemezdim. Ben indikten sonra kapıyı kapattı. "Hadi." dedi tekrardan duvarı göstererek.

"Yok artık! Ne işimiz var duvarda. Kapı mapı yok mu insan gibi oradan girelim işte."

"Bu saatte ne kapısı Birce? Kapalıdır her yer. Gel hadi." dedi kollarını iki yana açarak. Açtığı kollara garip bir bakış attım. "Kaldıracağım seni yukarıya hadi."

"Ne münasebet. Ben çıkabiliyorum bir kere buraya." dedim kendimden emin bir tavırla. Ellerimi duvarın üstüne doğru uzattım ve zor da olsa tuttum. Kendimi kollarımla yukarı çekerken ayaklarımla da duvardan destek almaya çalışıyordum ki Aziz'in birden bacaklarımdan ve belimden tutup çevirmesiyle popomu duvarın üstünde buldum.

"Ben yapardım." dedim. Burnumdan kıl aldırmıyordum hala. "Biliyorum ama yardım etmek istedim." deyip o da duvarın üstündeki yerini aldı. Sonra yüzümüzü okulun bahçesine çevirecek şekilde döndük yerimizde. Ben düşmemeye özen gösterirken Aziz'in bir eli de benim tutabileceğim bir uzaklıkta bekliyordu. İkimiz de yerimizi aldıktan sonra bir süre değişmiş arka bahçede dolaştı gözlerim. Her şey daha yenilenmiş duruyordu.

"Mezuniyet günü niye buradaydım biliyor musun?" diye soran Aziz'le bahçeyi incelemeyi bıraktım. "Niye olacak? Hocalardan kaçıp sigara içmeye geldin işte."

Cıkladı önce. Ben 'Neden geldin o zaman?' der gibi bakarken devam etti konuşmasına. "Buraya geleceğini biliyordum çünkü. Seni bekliyordum." Şaşırmıştım bunu duyduğuma ama yine işi şakaya vurmaya devam ettim. "Tuzağa düşürülmüşüm resmen." Sesli bir şekilde güldü bu dediğime. Haklı olduğumu o da biliyordu.

"Şimdi bakınca biraz öyle olmuş ama niyetim seni tuzağa düşürmek değildi. Sadece konuşmak istiyordum çünkü sen konuşmuyordun. Hiçbirimizle. Ve konuşman gerekiyordu. Tek başına taşıyabileceğin bir yük değildi." O günleri hatırladım. Gerçekten de dediği gibi konuşmak istemiyordum çünkü konuşabilecek durumda hissetmiyordum kendimi. O zaman öyleydi ama şimdi karşımda duran adama her şeyi anlatmak istiyordum.

Yirmi DokuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin