Mavi ışıklar - Ankara Rüzgarı
Boş yere ağlama, kalbini bağlama Ankara kızlarına....
::::::
Gülyüzlüm: Ferdi abi. Evin önünde ki araba senin mi.?
Ferdi(abi): He benim. Bi şey mi oldu la.?
Gülyüzlüm: Bu saatte yüksek sesle müzik dinliyor olmanız normal mi.?
Ferdi(abi): Normal. Nevarmışkıne saatte.?
Gülyüzlüm: Abi saat gecenin üçü.! İnsanlar uyuyor. Hani normal insanlar , sabahları işe yada okula gidiyor ya. Bende onlardan biriyim hani. Okullar açıldı artık ve yarın ilk üniversite günüm ya hani. Uyumak istiyorum abi.
Ferdi(abi): Sen bu saatte niye uyanıksın la.?
Gülyüzlüm: Sizin yüzünüzden olabilir mi.? Evimin önünde yüksek sesle müzik dinliyorsunuz ya hani.! Ayrıca kime serenat yapıyorsun ki sen.?
Ferdi(abi): Sana.... Ne la bebe. Sana hesap mı verecem.? Sizin binada kaç tane kız var. Biraz düşün bakalım.
Gülyüzlüm: Anladım abi....
:::::::
Telefonu komidine bırakıp , ayaklarımı kendime çektim. Şüpheleniyordum böyle bir şeyden. Sürekli bizim binanın etrafında gezmesinden anlaşılıyor du. Ferdi , tahmin ettiğim gibi Şebnem'den hoşlanıyor. Ama neden. Başkası mı yoktu.? İlla o olmak zorunda mıydı.?
Semihim: Arda.! Kapının önündeki gerizekalılar , Ferdi abi mi.? Yanında da , Altay malı var. Ne işleri varmış burada.?
Gelen bildirim sesi ile , heyecanla telefonu elime aldım. Ama mesaj Semih'den gelmişti. Mesaj atmak yerine aramayı tercih ettim. Şuan içimi birine dökmem gerekiyordu. Bu kişi en yakın arkadaşlarımdan başkaları olmazdı. Semih telefonu anında açtı. İkinci bir arama yaptım ve konferans görüşmesine aldım. Talha ve Kerem de katılmıştı aramaya.
"Evet Ferdi. Sevdiği kadına serenat yapıyormuş. Şebnem'e."
Sözlerimle üçü de , şaşkınlıkla "Ne" dediler. Sesim titriyordu ve artık kendimi tutamıyordum. En ufak sözde , ağlamaya başlayabilirim.
"Hangi Şebnem.? Demet'in kız kardeşi olan mı.? "
Semih'in sorusuna sadece hıhı diyerek cevap verebildim. Konuşacak mecalim yoktu.
"Ya ben Ferdi salağını gebertirim. İnşallah Şebnem de , ablasının Oğuz malına yaptığı gibi , Ferdi malını ortada bırakır. Gebersin piçler. Daha artık hiç bir şey diyemiyorum bunlara. Adam olmaz bunlardan.!"
Talha'nın sözleri ile zoraki gülümsedim. Gözlerimden yaşlar her ne kadar kendimi sıksam da , akıyordu. Engel olamıyorum akmalarına. Gözlerime söz geçiremedim. Kalbime geçiremediğim gibi.
"Ardam. Sen iyi misin.? Ağlamıyorsun değil mi.? Geleyim mi.?"
İşte bunu bekliyordum. Birinin iyi misin demesini ve bu şanslı kişi Kerem oldu. İyi misin sorusundan sonra , kendimi sıkmayı bıraktım ve özgürlüğüne kavuşan gözlerim daha çok yaş almaya başladı. Kalbim cehennem ateşinde kalmış gibi yanıyor du. Öyle kötüydüm ki daha fazla konuşacak halim kalmamıştı. Boğazımda bir yumru oluştu. Yutkunamıyor , yutkunduğumda yumru boğazımı yakıyor. Bu acının bir tarifi yok. Evet biliyordum. Beni görmediğini. Sevmediğini. Onun için sadece , İsmail'in kardeşi sıfatında olduğumu biliyorum. Ama kendime engel olamamıştım. Elimde değildi. Ona ne zaman ve neden aşık olduğumu bile unutmuştum. O kadar uzun zaman önceydi ki. Bu normal geliyordu bana. Ferdi'yi sevmeliydim. Ondan başkasını sevmeyi hiç düşünmedim ve istemedim.