barış alper yılmaz

1K 76 4
                                    

Gözde, İrfan'ın davetiyle buraya gelen Milli Takımdan birkaç kişiyi kapıda tüm güler yüzüyle karşılayıp, içeri davet etmişti.

İrfan ise içerde eski maçları izleyip, oğlu Ata'yı uyutmaya çalışıyordu.

İçeri hışımla giren Barış, Ata'nın uyuduğunu görünce sessizce konuştu.

"Atam sen kalk ben yatam. "

Merih'ten yediği tokat ile susan Barış, usulca İrfan'ın yanına oturmuştu. Ayrıca Merih'ten korunmak için en yakını olan Kerem'i yanına oturtmuştu.

"Tekrar hoş geldiniz gençler, İrfan sen Ata'yı bana ver ben odasına çıkarayım. "

"Aa dur yenge, ben çıkarayım. Hem Can nerede? Onu da göreyim!" diyerek atlayan Barış'a Gözde gülümsedi ve odasını tarif etti.

"Yalnız kendisi şu an ingilizce dersinde, hatları biraz karışık anlayacağın. "

"Ne gerek var başka dile güzel Türkçemiz varken be yenge?" deyip ulumuştu Merih. Barış göz devirdi.

"Uluyarak anlaşıyor çünkü insanlar haklısın, salak."

İrfan'ın kucağından aldığı gibi yukarı doğru çıktı. Önce Ata'yı odaya yatırıp telsizin ve kameranın ayarlamasını yaptı. Sonra da Can'ı görmek için kapısı kapalı odayı tıktıklayıp, gir cevabını beklemeden içeri girdi.

"Can'ım nasılm- Ay pardon.. Derste demişti ama?" diyerek Can'ın yanındaki genç kadına döndü Barış.

Barış'ın avel tavrı onu güldürmüştü.

"Sorun yok, ara verecektik zaten. Ben ablamın yanına gideyim. "

"Abla?" Barış tam kavramaya çalışırken kafasına yediği oyuncak darbesiyle Can'a dönüp kaşlarını çattı.

"Sen oyun istiyorsun yine değil mi sarışın?"

Can kafasıyla Barış amcasını onayladığında, adını merak ettiği kız odadan çıkmıştı bile. Barış, Can'ı kucağına alıp saçlarini okşadı.

"Bizim Trabzonlu uşağın saçına benziyor seninkiler de. "

"Trabzon uşak?" dedi Can, anlatabildiği kadar.

"He ya, Semih. Senle yaşıt o da. " diye kendi kendine güldü Barış. Sonra ne kadar salak olduğunu fark edip Can ile araba sürmeye başladı.

"Nasıl gidiyor ingilizce, seviyor musun?"

"Yes."

"Hm, peki Türkçe mi daha güzel İngilizce mi?"

"English." Barış hışımla Can'ın dudağını kapattı, eliyle.

"Aman Merih duymasın. Hem Türkçe konuş oğlum olmaz böyle. "

"Tamam, zaten şaka. Ben Türkçe seviyom. "

"Aman Allah'ım karşımda Can mı var Kenan Yıldız mı?" diyerek kafasını kaldırmıştı Barış. Şakaları bittiğine göre artık bilmişlik taslama saatiydi.

"Oğlum ne gerek var hocaya ya, baban tabi Ali Koç'tan alıyor parayı yatırıyor her yere. Bana gel ben sana öğretirum da!"

Yine gergin gergin konuştuğu için, içindeki "Alper" kişiliğini ortaya koyuyordu.

"Ha böyle hocalar hep dolandirur durur, ben konuşacağum sana ben öğretecem. "

Can elleriyle hiçbir şey anlamasa da alkış yapıyor, Barış da aksanını düzeltmeye çalışıyordu. Aslında bunlar kendi düşüncesi değildi ama, kızın adını sormak için Can'a yol yapıyordu. Sanki Can farklı anlayacak da, Barış aveldi biraz.

"Yalnız ben de para almıyorum?" diyen kapıdaki kadına dönmüştü gözler.

Barış, sıçtığını hissetmişti.

"O nasıl oluyor? İyilik meleği misiniz?"

"Hayır, neden yeğenimden para alayım?"

"Yeğen mi?"

"Evet, yeğen. Gözde benim ablam. "

Barış'ın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Demek Gözde'nin bahsettiği Özge, bu kızdı.

"Peki, benim zaten amacım.. Yani fikrim bu değildi de neyse. "

"Baya değilmiş, ben yokken çocuğun zihniyetini değiştiriyordunuz resmen. "

"Ya cidden, ben sadece şeyi merak etmiştim.. "

"Neyi?" diye merakla sordu kadın. Barış ismini diyemeyeceği için, susmuştu ve kafasını eğip saçını kaşıyordu.

"Bakın işte. Cevap da bulamadınız. Aşağı inin ve takılın. Can'ın işi şu an teyzesiyle. "

"Hayır, inmiyorum çünkü böyle düşünmediğimi size kanıtlayacağım. "

"Allah'ım, hasta mısınız? Gidin eniştemlerle oturun işte. "

"Yok, Can teyzesinin dersini, amcasıyla dinleyecek siz anlatın. "

Özge, Barış'ın karadenizli olduğunu biliyordu. İnadını da tahmin edebiliyordu. Bu yüzden oflayarak derse başlamıştı.

Can'a sorduğu sorulara önce Barış atlıyor, sürekli bana sor diyordu. Sanki çocuk olan oydu.

Onun bu halleri sinirini bozsa da, Özge bir yandan tatlı geldiği için bir şey diyemiyordu.

"Tamam, inandım öyle düşünmediğinize. İnin aşağı. Bakın ablam da kaç kere çağırdı. "

"Ya ben 1 ay alt kattaki insanlarla aynı yerde yaşadım. Bir saat sizle olayım kötü mü?"

Özge, Barış'ın dediğine heyecanlanırken Barış daha da ilerletiyordu durumu.

"Ayrıca biz niye sizli konuşuyoruz. Sen-ben varken. Bana Barış de ben de Özge. Bir adını öğrenmek için yol yapayım dedim olana bak!"

Barış ağzından kaçırdığıyla sıçtığını sanadursun, Özge gülmeye başlamıştı.

"Sorabilirdin sanki? Demek bu yüzden salladın bu kadar ha?"

"Pf, evet. Tamam komik, gül gül. İçin rahatlayana kadar gül hem de. "

Özge biraz daha gülüp durunca ortalık sessizleşmişti. İkisi birbirine bakarken, Can gülüyordu.

"Sevgililer sizi!" Özge, yeğenini susturmaya çalışırken Barış gülüyordu.

"İleri görüşlü yeğenim benim."

Barış'ın dediğiyle Özge ona dönerken, Barış göz kırpıp onu izlemeye devam etmeyi tercih etti. Özge ise pes edip kızaran yanaklarını gizleme amacıyla önündeki kitaba eğildiğinde, ikilinin gözlerini endişeyle buluşturan bir şey vardı.

Can altına yapmıştı.

Bölüm Sonu

bu kitap ölü bi deniz artik, arada yaşatacağım..

aksama macimizzz var sonunda ulan

!!!!

football players, mini stories.. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin