Bölüm Şarkıları: Sena Şener- Teni Tenime
Zaz- Je veux
Bölümü beğendiyseniz oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorumm
Keyifli Okumalar<3
Üzerimde yine siyah bir elbise. Ölümün, matemin belki de tutkunun rengi. Saçlarım kısa kesim ve elimde yanık izleri yok. Sanki zaman tünelinin içine sıkışmış gibiyim bu elbiseyle ve kısa saçlarımla.
Şehitliğin başındayım. O askeri görmeye geldim. Seneler önce Suriye'de kampı korumak için şehit olan asker. Adını unuttuğum, Çanakkaleli asker.
Elimde beyaz güller var. Mezarın köşesine oturdum onu bekliyorum hala. Gecenin gündüze bağlandığı vakit geliyor yanıma, tam karşımda oturuyor kanlı üniformasıyla.
"Hoş geldin." diyorum buruk bir tebessümle. Benim aksime onun yeşil gözlerinin içi parlıyor. "Güller bana mı?" diye soruyor heyecanla onlara bakarken.
Gülümsüyorum ona uzatıyorum gülleri. Adını bile bilmediğim bu adamın sesini üç yıldır unutmamışım. Tuhaf bir şekilde içimi cız ettiriyor, rüyamda bile hissediyorum yani bunu.
"Hayat orada nasıl?" diye soruyorum normla bir soruymuş gibi ama istemsiz sesim titriyor.
Sanki ölen o değilmiş de benmişim gibi normal karşılıyor bu sorumu. "Çok güzel..."
Ama bir an gülüşü dağılıyor. "Sadece eşimi çok özlüyorum sanırım..." dediğinde istemsiz gözlerim doluyor. Belki bir gün diyorum, bir gün buluşacaksınız. Mahşerde.
"Defalarca ona evlenmesini söyledim ama anlamak istemiyor. Bana kavuşacağı güne kadar renksizmiş, kavuştuğu günü bayram sayacak beyaz elbisesiyle çıkacakmış karşıma."
Yas tutanlar siyah giyinip kendini şu dünyada cezalandırıyor ise benim üzerimdeki bu siyah elbise ney? Ben neden giyindim?
Ne düşündüğümü anlamış gibi gülümsedi. Kalktı ayağa, gitme zamanı gelmişti demek. Dışarıdan büyük çığlık sesleri yükselirken, onun yüzünde mükemmel bir gülümseme vardı. "Üzülmeyin, buraya gelince çok mutlu olacak."
"Ne?" dedim anlamaz bir biçimde. Gitti ama tekrar bağırdım arkasından, "Kim?" diye sordum. Çığlık sesleri daha çok yükseldi. Mezarlığın ardında kapıyı açmaya çalışan bir kadın vardı, çok ağlıyordu bir isim mırıldanıyordu ama duyamadım. Kadının kim olduğunu seçemedim.
***
Bir anda açtım gözlerimi. Perdelerin ardından görünen gri havayla gecenin gündüze bağlandığı vakitte olduğumu anladım. Saat sabah beş.
Başım çatlıyor yerimden doğrulmaya çalışıyordum ama iki kaslı kol beni tamamen çevrelemiş, kıskacından çıkmama izin vermiyordu. Onun kim olduğunu sorgulamayacaktım elbette çünkü dün gece neler olduğunu her zerresiyle hatırlıyordum.
Üzerime baktım önce. Elbisem yerde, Mahir'in üzerindeki gömlekse benim üzerimdeydi kendisiyse üst kısmı anadan üryan yatıyordu dibimde.
Normalde uykum çok hafifti ama sarhoşken her an sızıp saatlerce uyuyabiliyordum başımda top patlasa duymazdım yani. Bu gece bir ilk olmuştu, sarhoşken ilk defa çok erken bir vakitte uyanabilmiştim. Baya erken bir vakit.
Kollarından kurtulamayacağımı anlayınca zorlukla ona döndüm. Uyurken aşırı masumdu, sert ifadesi yerini tamamen çocuksu bir huzura bırakıyor gibiydi. Hoş bunu da ilk defa görüyordum normalde koltukta uyuduğu zamanlar bile kaşları çatık olan adam şuan hayatının en huzurlu uykusunu çekiyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUDUT
Action"Tatlı dile, güler yüze Doyulur mu, doyulur mu?" Sesli kahkahalar eşliğinde Neşet Babaya eşlik ediyordum, rakı bardağını kafama diktim ardından gözlerim karşı masaya kaydı. Dirseklerimi masaya yasladım, elimdeki rakı bardağını masaya indirdim usulca...