14. Bölüm/ Tatlı ve Sıcak Rüyalar

11.7K 875 235
                                    

Yiğit'in ilk karne heyecanı tüm aileyi esir almıştı. İlk çocuk, ilk torun ve ilk yeğen olunca bugün herkes Yiğit'in etrafında dört dönüyordu. Yiğit şımarık bir çocuk değildi. Bu yüzden delice şımarıklıklar yapmıyordu. O daha fazla ailesi sürekli ona ilgiyle yaklaştıkça, gururlanıyordu. Nejla Hanım ve Mehmet Bey de torunları için İzmir'den gelmişlerdi. Evdeki değişiklik her ne kadar tuhaflarına gitse de Gül Oya ve Yiğit üzülmesin diye hiçbir şey dememişlerdi. Zaten bu konu aylar öncesinde konuşulmuş ve rafa kaldırılmıştı. Hem bugün Yiğit paşanın günüydü. O üzülmemeliydi. Gerçi Yiğit'in de pek üzülme havası değildi. En çok sevdikleri yanındaydı neticede...

Gül Oya odasından çıkıp, salona gelince Mert'in gelmiş olduğunu gördü. Babasıyla baya gülücüklü bir sohbet içerisindeydi hatta. Bugün her şeyi görmezden gelebilirdi. Yiğit paşası için, evet bugün Mert'in rahatlığını göz ardı edecekti. Her ne kadar kavgalı olmuş olsalar da, yapacaktı.

"Hoş geldin Mert." Dedi kinayeli bir sesle... Bu sesi herkes bilirdi. Gül Oya'nın kavga sonrası Mert'i öldürmek için kullandığı ses tonuydu.

Mert de bildiğinden hafifçe gülümseyip "Hoş bulduk Gül Oya." Dedi. Sesinden eğlendiği o kadar belliydi ki!

Gül Oya bakışlarını ondan çekip etrafına baktı. Yiğit'e aldıkları hediye Mert'te kalacaktı. Yiğit görmesin diye bu seçenek ön plana çıkmıştı. Ama hediye ortada yoktu. Mert unutmuş olamazdı değil mi? Yani bugün o umursamaz, hıyar beynini normal olarak kullanmıştı değil mi?

Onların oturduğu tarafa yaklaşıp, kısık bir sesle "Hediye nerede?" dedi Gül Oya.

Mert onu delirtmek için hediyeyi unuttuğunu söylemek istiyordu! Gül Oya kırmızı boğa gibi kendisine saldırsın istiyordu. Onun delirmesi kadar eğlendiği yegane az şey vardı ne de olsa. Ama hayır Mehmet Bey'in yanında bunu yapamazdı. Ama biraz onu kısık ateşte pişen yemek kıvamına getirebilirdi.

"Nerede olacak Allah aşkına, arabada tabii ki de... Hatırlarsan, Yiğit görmesin diye ben de kalacaktı, şimdi şak diye buraya getiremezdim değil mi?" dedi bilmiş bir şekilde...

Gül Oya babasına baktı önce. Babası bu durumdan keyif mi alıyordu, yok yok olamazdı. Kesin yüzündeki sırıtmanın sebebi başkaydı. Bakışlarını ondan çekip, hafif bir gülüşle "Bunu düşünebilmen çok güzel." Dedi.

Yiğit'in seslenmesi üzerine Gül Oya onların yanından ayrılıp, oğlunun odasına doğru yürümeye başladı. Kolundaki saate baktı. Daha sabahın sekiziydi. Yiğit'in olay çıkardığı saatlerdi. Odanın oraya gelince kapıyı açıp içeriye girdi. Yiğit tüm dolabı yatağın üzerine boşaltmıştı. Hani kız çocuğu olsa Gül Oya kesinlikle yadırgamazdı da, şimdi hem erkek çocuğu olduğundan hem de Yiğit'in daha önce böyle bir şey yapmadığından dolayı, yadırgamakta serbestti.

"Bebeğim bu odanın hali ne böyle?" dedi Gül Oya şaşkınca...

"Pembe yanaklı, mavi gözlü melek, iyi ki de geldin hemen! Anneciğim bana yardım et. Bugün en yakışıklı en karizmatik çocuk ben olmalıyım." Dedi Yiğit heyecanla...

Gül Oya yatağın üzerinde ayakta dikilen oğlunun yanına gelip, onu sararak yatağa oturmasını sağladı. Hemcecik, kollarıyla onu sarıp, saçlarına öpücük bıraktı. "E, paşam benim sen zaten öylesin. Ama her zaman en çoğunu istersen, elindekiyle yetinemezsin. Onun için ne yapıyorduk biz, paylaşım yapıyorduk değil mi?"

"Yakışıklılığımı paylaşacak mıyım?"

Gül Oya hafifçe gülüp "Hayır yavru kartal, sadece en fazlası olmak yerine olduğun gibi olacaksın." Dedi.

"O zaman Beliz yine de benim yanımda olur mu?"

"Tabii ki de olur, neden olmasın ki?"

Yiğit başını sallayıp annesinin dediklerini kabul ederken, Gül Oya da ona temiz kıyafetlerin arasında gömlek ve pantolon aramaya başladı. Okuma bayramındaki heyecanından bin kat daha fazla heyecanlıydı, minik adamı. Okuma bayramda çok heyecanlanmadan cesur bir yürek gibi, sıranın en başında durmuş ve ilk kırmızı kurdeleyi öğretmeni ona takmıştı. Mert ve Gül Oya ayakta alkışlamışlardı oğullarını... Yiğit'te sahneden havalı bakışlar atıp durmuştu.

AŞK MEŞK VE SAÇMA SAPANLIKLARI (#2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin