15. Bölüm / Araf

12K 776 251
                                    

"Nasıl özlemişim seni! Nasıl uzun geldi bu ayrılık bana böyle! Bir daha asla bu kadar uzun ayrılmayalım, tamam mı?"

Gül Oya tatlı tatlı güldü Mazhar'ın bu haline... Kendisini önemli hissettiği tatlı anlardan birini yaşıyordu. Evet Mazhar'ın kollarında... Onun öpücüklerin de... Daha ötesi var mıydı? Kesinlikle yok gibiydi. Artık Mazhar vardı onun için. Adamın karizması altında eriyip bitecek olsa da bu ilişki sonuna kadar yaşanacaktı.

Biraz geri çekilip, baktı Mazhar'a... Mazhar zaten kendisine bakıyordu hayran hayran. Mavi, gökyüzü gözleri... Soğuk günlerin vazgeçilmesi olan mercimek çorba kadar sıcak gülüşü... Yok Gül Oya kesin rüya görüyordu. Bu kadar mükemmel bir adamla olamazdı.

"Ben de özledim seni... Ama biliyorsun işte... Yiğit tatildeyken öyle şak diye dışarıya çıkamam."

Mazhar, Gül Oya'nın alnına öpücük bırakıp "Biliyorum sevgilim ve bu durum benim kesinlikle hoşuma gidiyor." Dedi.

Gül Oya hafifçe gülüp, "Hımmm demek hoşuna gidiyor, ne yönde hoşuna gidiyormuş bakalım?" dedi nazlı bir sesle...

"Bu demek oluyor ki; dışarıya çıkıp, birçok adamın sevap işlemesini engelleyip, bir tek sevgiline sevap işleme seansları yapıyorsun."

Sesli bir kahkaha attıktan sonra "Desene bendeki bu seanslar bitmez. Peki söyle bakalım, hangi seansımızdan daha çok memnunsun?" dedi Gül Oya... Sorunun cevabını bildiği halde duymak istedi. Madem bu yola girmişti, artık geriye bakmadan ilerleyecekti. Artık onun için ilerisi olacaktı.

Mazhar onu kendisine çekip, burnun üzerini öptü. Sonra yanağını ve dudağına yakın olan gamzesini... "Bu seanslarda bir tek bana ait olduğunu hissediyorum. Sadece sen ve ben varız. Bizim ilişkimiz var. Bizim sıcaklığımız." Derken eliyle saçlarını da okşamaya başladı Gül Oya'nın...

'Sıcaklık...' diye düşündü Gül Oya... Birkaç gün önce avucuna dolan çok başka bir sıcaklık vardı. Avucunu nereye dokundursa, yanacak türden bir sıcaklık. Mazhar'ın dediklerine gülümserken, "Hala o günkü gibi hayran bakıyorsun bana..." dedi hemen.

"E, tatlım sende hayran bakılacak türden yaratılmasaydın."

Birlikte Gül Oya'nın salonunda oturmuşlardı. Sözde film izleyeceklerdi. Her şeyi hazırlamışlardı da bir filmi başlatamamışlardı. Mazhar sürekli, romantik cümleler kurup, Gül Oya'yı mest etmekle meşguldü çünkü. Gül Oya'ya fena abayı yakmıştı. Sürekli onu düşünüp durmaktan işlerine konsantra olamıyordu Mazhar. Ama yinede tedirgin olduğu konular vardı. Düşünmesi gereken konular. Gül Oya şu sıralar mantıklı düşünmesini engellese de, eninde sonunda mantıklı düşüncelere dalacaktı Mazhar.

Öte yandan Gül Oya uzun zamandır, kendisini önemli hissetmediği kadar önemli hissediyordu. Saygının, ortak verilen kararların, birlikte fikir yürütmenin ne demek olduğunu unuttuğu o zamanlardan uzak bir yerde yaşıyordu şu sıralar. Mazhar'ın verdiği değerin içinde boğuluyordu. Hayır bu boğulma deniz boğulması gibi korkunç değildi. Bu daha çok mutluluk boğulmasıydı. Mazhar'la mutlu olabileceğine dair sinyaller bedenine yüklendikçe, kendini bu duyguya kaptırmak daha çok kolay oluyordu.

En sonunda filmi açmayı başarmışlar ve izlemeye de koyulmuşlardı. Güzel bir bilim kurgu filmi izliyorlardı. Filmi seçerken, ikisi de izlemek istediği filmi söyleyince ve aynı film olunca, baya da gülmüşlerdi. Belki de birbirlerinin kaderleriydi bilinmezdi ki... Ama o anda ikisi de bunu düşünmüşlerdi. Film başlarken, birbirlerine daha da yanaşıp, öyle izlemeye başladılar.

***

"Öğrendiler mi dersin?" dedi Can kısık bir sesle, Ömer'e...

Ömer omuz silkip "Bilmiyorum oğlum. Sadece evde olacaklarını öğrendim. Ama sanmıyorum ya... Karya, benim o kadar zeki olduğuma inanmaz." dedi, sonrasında da güldü.

AŞK MEŞK VE SAÇMA SAPANLIKLARI (#2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin