3. Bölüm

11.7K 773 185
                                    

Kaldığı yol tam olarak nereydi bilmiyordu ama çok yakında bulduğu yeni yol hayatının dönüm noktası olacaktı. En azından hissettiği buydu.

Yorgun bir savaşçının hayata karışmak için yatağından kalktığı gibi ağır hareketlerle kalktı Gül Oya... Bugün yapması gereken çok önemli işleri vardı. Artık evinin reisi oydu. Faturaları üzerine almıştı geçen aylarda ve Mert buna Allah'tan ki sesini çıkartmamıştı. Çünkü artık adam da ne olacağını biliyordu. Yeni manikür yaptırmış tırnaklar hala korkulu rüyasıydı Mert'in... Gül Oya da onun bu kadar erken kabul etmesine şaşırsa da üzerinde durmamayı tercih etti.

Odasından çıkıp oğlunun odasına gitti. Yiğit'in babası gibi sere serpe yatmasına gülümsedi elinde olmadan... Oğlunun yanına gelip saçlarını okşadı. Yatağın ucuna oturup açıkta kalan kolunu okşadı. Yiğit bu temasla birlikte yerinde kıpırdandı ve kolunu kaşıdı.

"Yavru kartal kalk bakalım. Sen böyle tembellik yapmaya devam edersen, okula geç kalacağız." Dedi Gül Oya... Sonra oğlunun bunu ne kadar umursayacağını düşündü. Yiğit okula gitmek istemiyordu ne de olsa...

Yiğit annesinin sesiyle yavaşça açtı gözlerini... Annesi mavi geceliğinin için tam bir melek gibiydi. Babasının hiç aklı yoktu. Yüzünü buruşturdu. O annesini bırakmayacaktı. Yerinden doğruldu ve annesine sarıldı bir güneş gibi... "Günaydın melek yüzlü pembe yanaklı meleğim... Günaydın anneciğim..." diye sevgi sözcüklerini sıraladı.

Gül Oya oğlunun bu sevgi dolu saadetinden memnun olmuştu ne var ki şaşırmasına da engel olamamıştı. Oğluna sıkıca sarılıp saçlarına çikolata tadında bir öpücük bıraktı. "Bu sabah nasıl da tatlıymış benim paşam..."

"Ben hep tatlıyım ve tabii hep de komiğim..." Yiğit için bugün günlerden şımarıklıktı anlaşılan...

Gül Oya biraz geri çekilip oğluna baktı. "Bugünkü bu neşenin sebebi nedir paşam senin?"

Yiğit yüzünde kocaman bir gülümsemeyle baktı annesine... Anlatmakla bitmezdi ki... Ama hepsinin toplamı vardı. Yiğit seviyordu matematiği ne de olsa... Okula gitmesinin diğer sebebi de matematikti işte! "Eee okula gideceğim..."

Gül Oya öylece oğluna bakakaldı. Onun bu birden bire değişen ruh haline diyecek bir çok lafı vardı ama diyemezdi. Bunu normal karşılamalıydı. Sonuçta çocukların değişen ruh hallerini şu anda kendisinden daha iyi bilen kimse yoktu.

"Süper! O zaman sen hemen banyoya koşuyorsun ben de mutfağa..."

Az sonra ikisi de kahvaltılarını yapmış ve üzerlerini giyinmişti. Yiğit yemek boyunca sınıf arkadaşı olan Beliz'den bahsedip durmuştu. Gül Oya büyük bir ilgiyle dinlemişti oğlunu... Oğlunun Beliz'le nasıl tanıştığını, onunla paylaştığı sırasını ve kalemlerini ve yiyeceklerini... Yiğit hepsini tek tek anlatmıştı annesine... Daha fazlası için zamanları yetmemişti hatta. Devamı için akşam konuşacaklarına dair söz vermişti Gül Oya ve Yiğit'te bunu seve seve kabul etmişti. Yiğit şarkı söyleyerek odasına doğru giderken, Gül Oya onun arkasından bakmıştı birkaç dakika... Onu aylar sonra ilk kez neşeli görmüştü. Belki hayatı gittikçe güzelleşecekti? Yeni hayatı eskiden daha güzel olacaktı? Tüm bunları düşünürken mutfağı toplamıştı.

Sonra odasına gelip üzerini değiştirmişti. Eline gelen kışlık siyah dar eteğine uzunca bir süre bakmıştı. Artık onu giyebilirdi. Karışacak bir öküzü yoktu. Onun üzerine giymek için en sevdiği beyaz gömleğini aramaya başlamıştı. Onu da bulduktan sonra hızlıca hazırlanmış, saçlarını ensesinde toplamış ve hafif tonlarda makyaj yapmıştı. Çantasını alıp odadan çıkmıştı. Yiğit'e sesleneceği sırada onun hala şarkı söyleyen sesini duymuştu. Kalbini ısıtmıştı oğlunun bu kadar neşeli olması... O anda yanaklarında tatlı bir gülümseme oluşmuştu. Gamzeleri ortaya çıkmıştı. Oğlunun yanına gelince onun botlarını giyindiğini görmüştü. Onun büyüdüğünü bir kez daha hissetmişti. Ayakkabılıktan uzun çizmelerini almış ve kabanını da üzerine alıp çıkmışlardı oğluyla daireden...

AŞK MEŞK VE SAÇMA SAPANLIKLARI (#2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin