20. Bölüm / Masallar Biterken

12.2K 909 245
                                    

Güzel masallar vardı, soğuk günlerde içini ısıtan... Büyüdükçe bizle büyüyen ve ister istemez hayallerimizi süsleyen... Zamanla, gerçek dünyayı öğreniriz ve masal bizden gider, zaman durur, acı bir kalp kalır geriye... Dört bir etrafa parçalanmış hayaller, kırık kalpler ve umutlar kalınca, en iyisi gitmek olur. Giderken, düşünmemen gereken her şeyi düşünürsün. Ne var ki kalbin hissetmediğini artık beynin de demez. Çünkü biten bitmiş, giden gitmiş olur. Ve masal son bulur. Yeni masal için nefes alırken, artık masallara inanmamış olursun. Ama yine de gidersin işte...

Gitmeliydi Gül Oya da... O evden, o anılardan uzaklaşmalıydı. Onunla artık bağını kopartmalıydı. Ama bunun mümkün olmadığının da farkındaydı. Bir eti, bedenden ayırmak ne kadar zorsa, Yiğit'le Mert'i ayırmak da o kadar zordu. Onu görmeye artık tahammülü kalmamışken, oğlu için nasıl dayanacağını bilmiyordu. Güçlü ve iradeli bir kadın olması lazımdı. Hem kendi için hem de oğlu için. Artık umutların arkasına sarılan, ne olursa olsun beklenmeyecek şeyleri beklemek istemiyordu. Bu zamana kadar yaptığı aptallıklar yeterdi!

Bu aşk bitmişti, çoktan bitmişti. Mert'in dediği o ifadesi zor ve ağır cümleyle daha netleşmişti bu hisselerinde... Kalbi ona karşı simsiyah olmuştu artık. Mavi gül solmuştu şimdi karagül çıkmıştı o yerlerde.

Yeni evinin manzarasını incelemeye başladı gözleriyle... Kendini yeni bir hayata adım atmış gibi hissediyordu. Tam üç haftadır bunu hissediyordu. Hayatındaki önemli gelişmelerde ev değiştirmek ilk üçteydi. Niyeti semtten uzakta bir ev tutmaktı. Ne var ki oğluna söz verdiği sözler vardı. Onu yine bir hayal kırıklığına uğratamazdı. Zamanında boşandıkları anda, Mert'in kendilerine yakın bir evde oturacak olması şartıyla bir nebze olsun, kabul etmişti boşanmayı Yiğit. Şimdi oğlu için en doğru kararı verirken, kendi için en yanlış kararı verdiğini düşünüyordu.

O günün ertesi günü Gül Oya tanıdık emlakçılarından yardım istemişti, ev bulma konusunda... Aynı gün içerisinde bulmuştu da adam. Sanki evren bile artık o evden tanışması gerektiğini düşünmüştü. Evi ziyaret etmeye giderken, kaderin oynadığı hileli oyundan habersizdi. Ne var ki ev yerini gösteren emlakçıyla olduğu yerde kalmıştı. Mert'in tam karşı apartmanındaydı daire... Önce şansına alaycı bir gülüş armağan etmişti. Sonra adama başka bir ev var mı diye sormuştu. Ev elbette vardı da, oğlunun istemeyeceği bir mesafedeydi hepsi. Gül Oya o an hızla düşünmek zorundaydı. Ne olursa olsun, o evde oturmaktan iyidir mantığıyla evi tutmuştu. Deniz manzaralı evi gitmiş, yerine Mert manzaralı bir ev gelmişti. Kendini iyi hissetmesinin tek sebebi de; bu evin sadece kendine ve oğluna ait olmasıydı. Kimse hüküm süremeyecekti, ev hakkında. Kimse yanlışta olsa dahi hak cümleleri sıralayamayacaktı.

"Ya anne!" diye bağıran Yiğit'in sesiyle, pencerenin önünden uzaklaştı. Perdeyi çekip, arkasını dönerken, kapının pervazında duran, çatık kaşlı oğlu döndü.

"Ne bu şiddet yine?" dedi Gül Oya oğluna... Buraya taşındıkları günden beri tüm huysuzluklarını sergiliyordu Yiğit. Babasının karşı apartmanda olması ya da Beliz'e daha yakın olmak umurunda bile değildi sanki... O gece o kavgadan sonra yine içine kapanıp, birkaç günü öyle geçirmişti.

Yiğit annesinin yanına yürüyüp, hafifçe gülümsedi. Gül Oya onun bu tatlımsı gülüşüyle, çikolata yemiş kadar mutluluk hormonu hareketlendi. Oğlu için, onun mutluluğu için her şeyi yapardı.

Yiğit annesinin tam yanına geldi ve onun oturmasıyla, hemen sığındı annesinin kollarına... "Elif benim odamda neden yatmıyor?" diye mızmızlandı hemen.

Gül Oya oğlunun yeni derdini anladı haliyle hemen. Oğlunun bu zaafını ne yapacaktı bilmiyordu. Tüm kızlar onun odasında yatsın istiyordu. Daha şimdiden arsızlıkta yetişmişti birilerine...

AŞK MEŞK VE SAÇMA SAPANLIKLARI (#2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin