22. Bölüm / Mavi Güller Soldu

11.9K 856 334
                                    

Yeniden bekâr Gül Oya olmuştu işte. Mart ayında kediler bile mırlarken, kendisi yalnızlıkla ödüllendiriliyordu. Ne de büyük bir lütuftu. Hayır anlamadığı hep aynı adamlara mı denk geliyordu yoksa adamlar kendisi yüzünden mi bu hala geliyordu? Mert evliliklerinin son yedi yılında kendisini resmen bozmuştu. Onun öncesinde adam resmen gül döktüm yollarınaydı. E Mazhar dese, o daha evlilik lafı bile konuşulmadan bozulmuştu. Fakat Mazhar zaten bozuktu, kendisini onu tamir etmişti ve adam yeniden bozulmuştu. Aslında mantıklı bir bakış açısıyla bakıldığı zaman, bu Mazhar için gerçekten de normaldi. Adam böyle bir ortamda büyümüş yetiştirilmişti, ne var ki Gül Oya bu maçın beyaz çizginin dışında kalan taçtı.

Bugün Yiğit'in kursu vardı. Sabah zar zor göndermişti onu kursa... Hem müzik kursuna gitmeyi seviyordu hem de isyan ediyordu. Çocuğunun bu halleri kendisine hep, Mert'i hatırlatıyordu. Fazla görüşmeselerdi süper olurdu aslında... Ya da bu saçma fikri unutup, asıl mantıklı olan Mert'in değişmesi çok daha süper olurdu.

Yiğit kurs çıkışında babasına gedecekti. Geçen hafta babasına gitmemişti, çünkü Gül Oya hafta sonu oğluyla vakit geçirmek istemişti. Mert ilk kez hiçbir sorun çıkarmadan kabul etmişti bunu. Hatta onun ilk kez olan tavırları meydana çıkmaya başladıkça, Gül Oya onun hal ve hareketlerinde de korkmaya başlamıştı. Açıkça kendisine sulanmaya başlamıştı. Gerçekten de kucağına düşürmek için fırsat kolluyordu belki de. Tabii Mert yeni Gül Oya'yı tanımıyordu.

Sahi bu yeni Gül Oya kaçıncı olmuştu? Çünkü boşandığından beri sürekli yenileneceğine dair kendine destek veriyordu ne var ki destekli sutyenin altından kayan göğüsler gibi bu destek hiçbir işine yaramıyordu. Sinirleri çok geriliyor ve yemek yiyemediğinden vücudu halsiz düşüyordu.

Koltuktan yan bir şekilde dönüp, pencereyi açtı. Mert'in dairesine uzun uzun bakmaya başladı. Gözü bir ara oradan kayıp, onun yan dairesindeki eve dikildi. Görkem'in dairesi... Şaka gibi bir olaydı. Şu sıralar görmek istemediği iki erkek de tam karşı apartmanındaydı ve balkon manzarasıydı. Ne ironiydi ama! Hatta ironin küfür edilmiş haliydi.

Eliyle saçlarının ucunu alıp, dudağının üst kısmına koyup kendine bıyık yaptı. Gözlerini aşağıya çekip, saç uçlarına baktı. Saçlarının ucu bile bu hayatın düzenine yenik düşüp kırılmıştı. Aslında uzamıştı da biraz. Bugün gidip, kendini İsot'un parmakları arasına bırakabilirdi. Hem İsot güzel bir fal bakardı, neşesini yerine getirmek için güzel şeylerden bahseder, mutlu olmasını sağlardı. Gerçi hafta sonu yoğun olurdu; ama Gül Oya'yı yedi yıldır tanıyordu. Mecburdu buna! Destek olacak, ama kesinlikle sutyen gibi yukarıya çıkmayacaktı!

"Elif." Diye seslendi, yeni ev arkadaşına ya da artık kardeşine mi demeliydi? Kesinlikle çok daha hoş bir tabirdi. Elif'ten ses gelmeyince onun odasına doğru yürüyüp, odanın oraya geldi. Kapıyı tıklatıp, içeriden bir ses bekledi ama gelmedi bir ses. Aklına gelen panik dolu düşünce ve görüntülerle birlikte hızla kapıyı açtı. Elif'i yatağında kulağında kulaklıkla ve elinde dergiyle görünce, derin bir nefes aldı. Zamanında kızı olmuş olsaydı, kesinlikle onun genç kızlığında kafayı yerdi.

Elif, Gül Oya'nın panikli yüz ifadesini görünce, kulaklığını çıkartıp "Gül Oya abla ne oldu? Birine mi bir şey mi oldu?" dedi hemen. Dayısıyla az önce konuşmuşlardı onunla alakalı kötü bir şey olmuş olamazdı.

Gül Oya hemen başını iki yana sallayarak "Yok canım, senden ses gelemeyince panik oldum sadece... Neyse..." deyip onun yanına yaklaştı. Yatağın ucuna oturup "Kuaföre gidelim mi birlikte? Seni İsot'la tanıştırırım hem. Dünyanın en tatlı minnoşudur kendisi... Acayip fal bakar." Dedi gülümseyerek.

"Ama ben fallara inanmam ki..." dedi Elif de...

"Fallara kimse inanmaz bebeğim. Ama yine de baktırırız işte. Ne demişler, fala inanma falsız da kalma..."

AŞK MEŞK VE SAÇMA SAPANLIKLARI (#2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin