●1. Bölüm●

1.2K 107 31
                                    

Gözlerim açık yatakta öylece uzanıyordum ve annemin gelip beni kaldırmasını bekliyordum. Iki dakika sonra yanımda olacaktı yani öyle hissetmiştim.

Cadılık ile ilgili pek fazla bilgim yoktu efsanelerde kan bağıyla aktarıldığı duymuştum ama bildiğim kadarıyla ailemizde hiç cadı yoktu. İlk defa simgeler gördüğümde ergenliğe gireli iki gün olmuştu, hafta sonuydu, annem ve kardeşim arkadaşlarıyla çıkmışlardı ve ben saatlerce beynimde akan simgeleri izlemiştim. Sanki yılların acısını çıkartmışlardı. Annem beni kendime getirdiğinde elim dolabımın kapısında bir heykel gibi saatlerdir ayakta durduğumu vücudumdaki ağrılardan anlamıştım. Bana iyi olup olmadığımı sorduğunda onu geçiştirip günlerce odamdan çıkmadım, delirdiğimi sanmıştım. Tabi ki o kadın evimize gelene kadar. Zil ısrarla çalmıştı ve annem balkonda olduğu için duymamıştı en sonunda ben açmak zorunda kalmıştım. Gelen kişinin annemi bir kukla gibi salondaki koltuğa yönlendirmesini izledim sonra da benim hakkımda gerçekleri anlatırken ki yüz ifadelerini. Bana 'Sen bir cadısın! Simgeler önemli ve hislerine güven. Gözlerin hep açık olsun!' deyip çıkıp gitmişti. O günden sonra simgeleri defterime geçirip anlamlarını anlamaya çalıştım. Cadılarla ilgili kitaplar okuyup filmler izlemeye başladım. O saçmalıklar hiçbir işe yaramadı. İlk bir simgenin anlamını çıkardığımda o garip kadının üstünden aylar geçmişti.

"Kızım, kalksana kardeşin Alya çoktan hazırlandı bile."dedi annem, iki dakika sona ermişti.

"Tamam anne, kalktım."dedim sesim garip çıkmıştı. 'İlk simge' onun anlamı ölümdü. Kendi sonumun yaklaştığı düşünüp günlerce iyilik meleği gibi davranıp herkesle vedalaşmıştım. Bu melek tavırları dedemin ölüm haberi gelene kadar sürdü, ben ise ölmedim diye sevinsem mi yoksa dedem öldü diye üzülsem mi bilemedim. Hala simgeler konusunda acemiyim ama hislerim her zaman benim baş yardımcım. Tabi bu hisleri ve simgeleri yani cadı olaylarını saymazsak sıradan bir insan gibi olmak en iyisi.

"Abla, servise geç kalacaksın!"dedi kız kardeşim ben ise üstümü giyindikten sonra hızla kızıl saçlarımı düzeltip dişlerimi fırçaladım. Annem 'Loya!' diye çağırırken çantamı alıp odamdan çıkmıştım bile. Kahvaltı yapmadan kapıya koştum.

"Nereye Loya?!"dedi annem mutfak kapısından. Boş bakan gözlerle.

"Okula!"dedim, tabi ki 'Kahvaltı yapmazsan aklına hiçbir şey girmez!' ile başlayamadan evden arkama bakmadan çıktım. Arkamdan gelen "Eve gelince görürüm ben seni!" nidalarını duymazdan geldim ve servisi dakikalarca beklemek zorunda kaldım.

Okula geldiğimde Elara beni kapıda bekliyordu. Yaz boyunca üniversite sınavı için kurslarda hep beraberdik bu yüzden uzun zamandır görüşmüyoruz gibi şeylere gerek duymadık. Orta okulun ikinci yılı sınıfların değiştirilmesiyle başlayan arkadaşlığımız gerek benim ondan çektiğim kopyalar gerek ders anlatmalarıyla ilerleyip bugünlere geldi. Tabii beni çalıştırdığı sınavdan benim daha yüksek almam da her seferinde en büyük skandaldı. Cadı gibi hissetmeye başladıktan sonra derslerinde zorlaşmasıyla bütün bu olaylar değişti. 

"Biz tatil yaptıkta mı tatil bitti?! Öyle değil mi Loya?! Hem ne ara son sınıf olduk, ilk yılımı dün gibi hatırlıyorum." diye şakayla karışık yakınmaya başladı haklı olarak. "Ee, bugün neler hissediyoruz kızıl cadım?" diye sormayı da ihmal etmedi. Cadı olmamla ilgili olayları bilmiyordu, açıkçası delirdiğimi düşünmesini istemiyordum. Sadece onun değişiyle altıncı hissim kuvvetliydi.

"Sınıfımıza yeni öğrenciler geldi. Esmer güzelim." dedim bunu servisten indiğim an hissetmiştim. Elara gözlerini iyice açıp bana doğrulttuğunda kendi kuyunu kazdın Loya diye düşünüp okulun içine hızlı adımlarla yürümeye başladım.  "Dur kaçmak yok!"derken arkamda kıkırdıyordu. Hızlı adımlarla aramızdaki mesafeyi kapatıp yanımdan yürümeye başladı. Kahverengi gözlerini büyütüp bana bilmiş bir gülücük atarken yüzünü aklıma kazıdım. Bu tatlı halleri hoşuma gidiyordu.

LOYA | Düşler Sokağı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin