●11. Bölüm●

171 16 7
                                    

Hızlıca hazırlanmam gerekiyordu, babam on altı dakika sonra burada olacaktı. Yarın yağmur yağacağını bildiğimden kalın şeyler almaya özen gösteriyordum ama annemin 'Hiç dışarıya bakmıyorsun galiba yakarışları yüzünden Çantama gereksiz iki üç kısa kollu da tıkıştırmayı ihmal etmemiştim. Hafta sonu babamda kalacağımız için sıkılmamak adına yanıma bir kaç kitap almayı da unutmadım tabii. Babam sıkıcı olduğundan değil ama annemin evine uzak olduğundan arkadaşlarımla buluşamadığım için.

"Abla babam gelmek üzere!"dedi Alya çantasını hazırlamış odasından çıkarken. Narin adımlarla odama gelip çantasını kapının eşiğine bırakıverdi. "Yardım edeyim mi?"diye sordu ve masanın üzerinde hazırladığım kitapları çantama koymaya başladı.

"Teşekkürler ama diş fırçanı unuttun."deyip sonra dediğim şeye lanetler yardırdım. Cadılık hislerimi görmezden gelmem gerek diye azarladım kendimi.

"Aa?!"dedi önce sonra bana şaşkınca baktı, evet bu bana açıklama yap demek oluyordu. "Çantamı birlikte hazırlamadık ki?"diye beni sorguladı.

"Banyoya hiç gitmedin farkındaysan banyo odamın tam karşısında."diye kendimi savunmaya geçtim. Oysa ki onun banyoya gidip gitmediğini takip edemeyecek kadar kafam meşguldü. Kurtlar bu evi koruyacaklardı çünkü onlara babamda kalacağımı söylememiştim. Babamın annesi bir cadıydı belki hisleri kuvvetlidir diye düşünüp etrafımda dolanan erkekleri farkedip benim için endişelenmesini istemiyodum. Bunun yanı sıra Tan'ın da babamın evini öğrenmeyeceği de malum değildi. Hem annesini öldüren bana ne yapmazdı. Yine de işi gücü yok seni mi takip edecek diye avutmaya çalışıyordum kendimi.

"Doğru dur bir bakayım..."deyip yalanıma hemen inanan Alya'nın gidişini seyrettim. Eşyaları çantaya tıkıştırıp çantamı Alya'nın çantasının yanına fırlattım.

"Seninkini de aldım merak etme!" diyerek yanımdan geçti Alya. Ben ise bunun farkında olduğumdan doğruca salona yönelmiştim. Babamın gelmesine dört kusur dakika kalmıştı. Pencereden babamın gelip apartmanın önüne üst kattaki komşumuzun arabasının yanına park etmesini beklemeye başladım ve tam dört dakika yirmi saniye sonra babam gelip hissettiğim yere park etti. Arabadan inip bana el salladı. Ona gülümseyip 'Babam geldi!' Diye Alya'ya ve anneme seslendim. Bir hışımla kapıya koşup aceleyle aşağıya indiler bende onları takip ettim. Apartmanın kapısına dokunduğumda beynimde şu koreli vampirlerin yüzü canlandı, D.O. ve Jackson. Sahiden onların burada ne işleri vardı. Neden bizim apartmanımıza gelmişler diye düşündüm. Büyücünün verdiği çantayı almak için eve koşturdum onlara ihtiyacım olabilirdi. Hızlıca eve girip odama onu koyduğum dolaba koştum ama evin içi alarm veriyordu. Kaç diye bağırıyordu. Çantayı hızlıca alıp kapıya koşturdum sonra annem aklıma geldi, evde neler dönüyor anlamam lazımdı.

"Kim var orada?!"dedim. Annem beni merak etmeye başlamıştı hissediyordum.

"Hislerin kuvvetli ama hala bir cadı değilsin..."dedi Jackson annemin odasından çıkarken. Beyaz tişörtü özensiz ve kırışıktı kot pantolonu ise pis. Arkasından D.O. yere bakarak çıktı. O da aynı şekilde giyinmişti fakat Jackson'a göre çok daha temizdi. Hislerim annemin kırk iki saniye sonra kapıyı çalacağını söylüyordu.

"Ne istiyorsunuz?"dedim hızlıca annemin bu işe karışmasını istemiyordum. Soruma karşılık D.O. kafasını sabırsızca kaldırdı. Göz bebekleri irileşmişti, gözleri ateş parçası gibi parlıyordu. Bunun nedeni açlık mıydı?! Ne yapacaktım kurtlar neredeydi?! Annem geliyordu... "Şimdi buradan gitmeniz gerek!"dedim ve arkamı dönüp kapıya yöneldim ama ben daha kapıya gidemeden Jackson oradaydı.

"Kaçma! Gece yarısında babanın evinin arka tarafında odanın karşısında bekliyor olacağız... Eğer gelmezsen yazık olur."dedi Jackson ve arkamda kalan D.O.'yu gösterdi. Arkamı döndüğümde o annemin yeleğini kokluyordu. "Artık onu kolayca bulur, ne kadar susamış fark ettin mi?"diye devam etti. Annem kapıyı çalınca ürküp gözlerimi kırpıştırdım. Annem kapıyı açtığında onlar gitmişti.

LOYA | Düşler Sokağı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin